Demirköy-İğneada-Babaeski-Gelibolu

Demirköy-İğneada-Babaeski-Gelibolu,

İstanbul’dan sonra Ege’ye inişi, Trakya üzerinden yapmaya karar verdik. Eski dostları görmek güzel olacak (Ama bize çok emeği geçen, sevdiğimiz bazı insanları kaybetmiş olmamız ve onları tekrar göremeyeceğimizi bilmek te hüzünlü :( ). İlk nokta Demirköy.

Hava çok sıcak. Koyunlar bile ağacın altına sığınmış.

Toplum olarak, yazın yaptığımız gezileri sadece deniz, denizi de kıyısında mangal yakmak olarak algıladığımız için denizden uzak hiç bir yere gereken ilgiyi göstermiyoruz. Demirköy; tarihi geçmişine, güzel ormanlarına ve doğasına rağmen sadece İğneada’ya giderken zorunlu olarak içinden geçilen bir yer olmaktan kurtulamıyor (bizim dışımızda çoğu insan için). Bundan sonra içinden geçerseniz,  hiç olmazsa meydanda ki kahvede durup Ihlamurların altında bir çay için. İğneada konaklamamızı, Mert Gölü yakınlarındaki Ormanlık alanda yaptık. Burası çadırcıların uğrak yeri. Bizim için fazla kalabalık ama, konumu nedeniyle bir kaç gün katlanacağız artık. Göl kıyısında dolaşırken seakayak ile göl turu yapıldığını görünce bizde kendi seakayağımızla bu keyfi yaşamaya karar veriyoruz. Rota çok basit. Turuncu şamandıradan sağa, yeşil şamandırayı geçince sola :) . Sazlıklar arasında başlayan turumuz , yeşil şamandıradan sonra longoz ormanında ağaçların arasındaki kanallarda devam ediyor ( iyi ki bu seakayağı almışız :) ).

Çay ve kahve aynı tip bardakta. Fiyat ta aynı 1,5TL :)

 

İğneada’da ağaçların altında konaklama noktamız.

 

 

Mert Gölü’nde kayak turu

 

Yıllardır gölün kıyısında dolaştık ama,  gölde olmak ayrı bir keyifmiş.

 

Güneşin etkisinin az olduğu,  bulutlu havalar seakayak için daha iyi.

 

Küreğin biraz ilerisinde 1-2 cm çapında Nilüferler var. Bu kadar ufak Nilüfer olur mu bilmiyorum ?

 

Fotoğraflara bakan,  hiç kürek çekmediğimi sanmasın :)

 

Küçük Sumru devriyede

 

Bunlarda muhabbbette

 

Longoz’u görmek için,  kanala girmemiz gerekiyor.

 

Longoz turu

 

Bazen devrilmiş ağaçlar yolumuzu kesiyor. Seakayağı bir kaç metre karadan geçirmeyi göze alırsanız,  yola devam etme şansınız var.

 

Koca ağaçlar sizi selamlıyor.

 

Göle geri dönüş.

 

 

İğneada’dan sonra Gelibolu’ya doğru devam ederken, Babaeski’de bir gece konaklıyoruz. Bazı Osmanlı Eserlerini de barındıran bu ilçe, bir köfte yemek ve kısa bir mola vermek için güzel bir seçenek.

Cedit Ali Paşa Cami

 

Cedit Ali Paşa Cami’nin avlusu

 

Fatih Camii ve Önünde bulunan dört yüzlü çeşme

 

Babaeski Köprüsü. Dördüncü Murat tarafından yaptırılmış.

 

Babaeski Köprüsü’nün uzunluğu 72 metre genişliği 5,85 metre.

Gelibolu, kışın gördüğümüz Gelibolu değil. Rüzgar esmiyor, deniz sakin ve sıcak. Deniz, güneş, Kızlı Sardalya, limanda çay ve peynir tatlısı.

Menü biraz karışık gözüküyor ama hepsini aynı anda yemedik :)

Sevgiler…