Dikili, Bademli, Denizköy, Çandarlı (İzmir)

 

Güneye inişimiz devam ediyor. Burhaniye-Ören de 3 hafta mola verdik. Ardından tekrar yola devam. Ama sıcak bölgelere göçümüz bayram tatiline denk geldiği için uzun mesafeler yerine 30-40km’lik kısa yolculuklar ile kendimizi yormadan yol alıyoruz. Dikili tabelasını görünce, ana yoldan ayrılarak, daha önce gitmediğimiz bu bölgeyi görmek için ara yollara sapıyoruz. Şehre girişte, büyük bir marketin otoparkında durarak, haftalık ihtiyaçlarımızı gideriyoruz. Daha önce gelmediğimiz bir bölge olduğu için nerede kalacağımız konusunda bir fikrimiz yok. Kıyı kıyı yolu takip ederek, plajlardan uzakta, kayalık sahili olan ve Dikili manzaralı bir yere park ediyoruz. Yol kenarı olduğu için biraz gürültülü ama, bunun dışında keyifli bir nokta.

Dikili de yürüyüş yapılacak çok güzel yollar var. Akşam dondurma yiyebilir, çay bahçelerinde çiğdem çitleyerek çay içebilirsiniz. Belediye çok güzel kültürel etkinlikler düzenliyor. Türk Sanat Müziği Korosunun 25. yıl konserini dinledik, Turgut Özakman’ın yazdığı Şehrazat’ın Oyunu isimli tiyatroyu da izleme şansımız oldu. Denize girmek için güzel plajları veya derin sudan hoşlananlar için kayalıklar üzerinde, merdivenlerden denize girme şansı var.  Ya da tekne turları ile günü Ege’nin farklı koylarında değerlendirebilirsiniz. Tur teknelerinin ortak noktası,  Liman a İzmir Marşı veya Onuncu Yıl marşı eşliğinde Türk Bayrağı açarak dönmeleri.

Karavan ın önünden akşam manzarası.

 

Marşlar eşliğinde limana dönen tur teknelerinden biri.

 

Dikili’nin son kalan eski evlerinden. Bu ev birkaç ay içinde yıkılıp,  yerine 3-4 katlı bir bina dikilecekmiş.

 

Doğru söze ne denir ki.

 

Dikili Sanat Müziği Korosunun 25. yıl konseri.

 

Turgut Özakman’ın yazdığı “Şehrazat’ın Oyunu” isimli oyunu :)

 

Dikili’den sonra sahil yolunu takip ederek, Bademli Köyü’ne geldik. Önerileri dikkate alarak koruk suyu içiyoruz. Koruk benim bildiğim ekşi olur. Ne yapmışlarsa, su koruk değil üzüm suyu kıvamında. Biz biraz daha fazla sulandırarak, orta yolu buluyoruz. Deniz kıyısı arayışımız bizi Pisa plajına yönlendiriyor. Burada otopark için gündüz 20 TL, gece ise 30 TL istenince,  Pisa turumuz kısa sürüyor. Bunun yerine Bademli’de büyük sahilde sakin bir gece geçiriyoruz.

Bademli çarşısı çay, kahve, koruksuyu veya yemek için farklı alternatifler sunuyor.

 

Şu güzelim evin önüne tabela koymasalar olmazdı sanki.

 

Tabelasız bir sokak.

 

Satılık fabrika.  ihtiyacı olana.

 

Kuru ağacın altı ve üstü yön tabelaları ile dolu. Bir yön tabelası bu kadar mı güzel olur?

 

Koruk suyu molasından sonra karavana dönüyoruz. Bademli’nin sokakları çok dar biz park yeri bulacak kadar şanslılardandık.

 

Pisa koyu park paralı ama fotoğraf çekmek ücretsizdi :)

 

Pisa koyu.

 

Bademli  – Pisa arasında bir mola. Yer çok güzel ama hiç esinti yok. Bu nedenle kısa süre kalıp kaçmak zorunda kaldık.

 

Bademli sahili. Koyun sağ tarafında,  denizin içinde masalar vardı.

 

Bademli’den sonra kıyı turumuz devam ediyor. Çok güzel koylar olmasına rağmen bozuk ve dik yolları nedeniyle buralara inmeyi göze alamıyoruz. Günlük yolculuğumuzu Denizköy sahilinde sonlandırıyoruz. Önümüz deniz, arkamızda tepeler, kısa da olsa yürüyüş için uygun bir parkur var (parkur var da hava çok sıcak, yürüyüşü ancak gece gerçekleştirebiliyoruz). Bayramın ilk iki gününü burada denize girerek geçiriyoruz (et getiren olmadı).

 

Denizköy manzarası.

 

Denizköy

 

Denizköy de,  hoş zaman geçirebileceğiniz neşeli masalar.

 

Karavanın penceresinden.

 

Yol üstünde bir koy. Yol olmasına rağmen karavan ile inmeyi gözümüz yemedi.

Çandarlı; İsmi bende biraz sert bir izlenim bırakıyordu ama gidince bütün sıcaklığı ile kucakladı (hava da çok sıcak :) ). Nereye park edeceğimizi bilemediğimiz için, en geniş yer olarak pazar yerinin yanındaki otopark’a karavanı park edip, şehir turuna çıkıyoruz. Sahil güzel, ufak tefek yemek yeme yerleri, dondurmacılar, kafeler, derken Belediye’nin Kültür Merkezini buluyoruz. Küçük bir müze, güzel bir kafe, çam ağaçları, gölge ve hafif bir esinti. Cennet burası olmalı. Pınar’ı gölge de bırakarak, gecelemek için uygun bir yer aramak için kendimi yollara atıyorum. Beynim kaynamak üzereyken uygun görünen bir yeri gözüme kestiriyorum. Pınar’ın yanında kısa bir mola vererek, karavanı almak için yola devam ediyorum.

 

Bu Evi Dikili Belediyesi Restore ettirerek yeniden hayat bulmasını sağlamış. Ev Koçanlı Köşkü olarak geçiyor. Mübadeleden önce Yunanlı bir aileye aitmiş. Koçanlı Ailesine ait Zeytinyağ fabrikası da Dikili Belediyesi tarafından restore ettirilerek Kültür evine dönüştürülmüş durumda. Giderseniz Kültür Evinin bahçesinde bir şeyler içebilirsiniz.

 

Bu ev sırasını bekliyor.

 

Bu çok beklemiş :(

 

 

Çökmesin diye destek koyulmuş,  umarım biraz daha dayanır.

Çandarlı’da çok farklı yerlerde kaldık. Denize girmek için uygun olan yer, gecelemek için fazla hareketli. Gecelemek için uygun olan yerde denize girmek kestane ve midye yüzünden imkansız, kumsallar ise, bayram kalabalığı nedeniyle bize ters. Özetle Çandarlı’da çok yer değiştirdik. Ama en son park ettiğimiz yerde çok güzel dostlar edindik. Birlikte midye çıkarıp şaraplı kremalı midye ile güzel bir akşam yemeği yedik (kahvenin kırk yıl hatırı varmış bakalım midyenin kaç yıl hatırı olacak :) ).

Karavanın kapısından :)

 

Evimizin önü.

 

Gece manzaramız.

 

Çandarlı’da; Kaleyi ziyaret edin (içeri giriş yok). En uygun menü Ayvalık tostu. Balık, et derseniz alternatifler mevcut ama fiyatlar biraz yüksek. Balık satış yerinin yanında güzel midye dolma satan tezgah var. Sebze pazarı cuma günü kuruluyor. Gece ise, çoğunluğu Kadınlardan oluşan el emeği pazarı var. Deniz suyu biraz soğuk.

Çandarlı Kalesi.

 

Kaleyi sadece dıştan görebildik.

 

Gece ara sokaklar.

 

Kanomuzu indirdik.

 

Midyelerin dışı temizlendi, tencereye girmeye hazır.

 

Tek tencere yetmedi, biraz abartmışız :)

 

Yemek öncesi son hazırlıklar.

 

Soframız hazır. Midyenin yanında arkadaşlarımızın getirdiği taze ve çıtır çıtır sardalyalar.

 

Sevgiler…