Etiket arşivi: karavan gezileri

Akyaka (Muğla)

Akyaka

Akyaka’ya gelme nedenimiz, benim pedallı ve yelkenli kayak ile balık turuna çıkacak olmam. Şehir içinde kendimize bir köşe bulduk. Önce biraz alış veriş yaparak,  eksiklerimizi tamamladık. Ben balıktayken Pınar Akyaka’yı turlayıp 25 yılda neler olmuş bakacak (deniz de olacağımdan değişiklikler beni bağlamıyor :) ).

Kayağı hazırlayıp 07:30 da açılıyoruz. Hava biraz sisli, rüzgar yok. Sırtı hızına çıkmak için pedallara kuvvet. Bizim kayakda kollar çalışıyordu, bu kayakta bacak kası yapacağız,  belli oldu :) Rüzgar’ın çıkmasını beklerken 2 saat kadar pedal bastık, etrafta bir sürü balık oynağı var. Ama hiç biri bize yüz vermiyor.

Sabah kayağı yüklenip kıyıya getiriyoruz.  Sisli,  kapalı bir hava, bunun anlamı rüzgar yok pedallara kuvvet :)

 

Güneşin doğuşunu suda karşıladık.

 

Gün ilerledi ama,  beklenen rüzgar hala yok.

Biraz mola vermek ve kahvaltı yapmak için küçük bir koya yanaşıyoruz. Yavuz hoca tedarikli, çay ve ekmek arası kahvaltılıklar ile keyifli bir yemek yiyoruz. Mola sırasında Yavuz hoca ufak sahtelerle kıyıdan oynamaya başlıyor. Tam kıyıdaki kayanın üzerinde oyun oynarken,  2 lambuka 40-50 cm derinliğindeki  su da, 2 metre açıktan bize doğru yaklaşıyorlar. Oltayı atacak yer bile yok. Lambukalardan biri, önünde aşağı yukarı oynayan silikon sahteye daha fazla direnemiyor ve atlıyor. Makinenin kolunu bile çevirmeden kamışın ucundaki balığı kenara alıyoruz. Saatlerce kovaladığımız balık, kendiliğinden gelip kıyıya çıkıyor :) Kıyıdan yaptığımız atışlarda 3 Lahoz ve 1 Hani de oltamızı ziyaret ediyor. Ama bu arkadaşların akıbeti, Lambukadan farklı. 2 fotoğrafın ardından hepsi suya iade.

Kahvaltı mekanımız.

 

Molada bize katılan arkadaş, ekip tamam :)

 

 

Mola ardından 3-4 saat daha sırtı yapmamıza rağmen,  başka ziyaretçimiz olmuyor. Pedalla antremanın haricinde, çıkan rüzgarla yaptığımız yelken seyri de muhteşemdi.

 

 

 

Ben Körfez turu atarken, Pınar’da Akyaka keşfinde

 

Akyaka Orman Kampı

 

Akyaka Orman Kampı

 

Azmağı ziyaret etmeden olmaz

 

Su pırıl pırıl.

 

Konaklamayı Azmak kıyısında yaptık, yaz olsa böyle bir imkan olmazdı sanırım, ama Sonbaharın bütün avantajlarını kullanıyoruz :)

 

Karavanın penceresinden.

Günün sonundaki ödülümüz, Yavuz hocanın hazırladığı limonda marine edilmiş çiğ lambuka oldu. Akyaka’yı farklı bir açıdan görmek isteyenlere tavsiye :)

Sevgiler…..

Akbük, (Muğla)

Akbük

Ören’den ayrıldık ama fazla uzaklaşmadık. 15-20 km mesafedeki Akbük koyunu yoklayalım dedik. Koy yukarıdan çok güzel görünüyordü, yakından da harikaymış. Başka planlarımız olduğu için Akbük’de ancak bir gün konakladık. Deniz harika, neredeyse denizin içinden çıkan çitlembik ağaçlarının gölgesinde keyif yaptık. Yemek ve içmek için farklı alternatifler bulunuyor. Alışveriş için bir market’te var. Koyun ortasından acı, tuzlu, karışımı olan bir azmak akıyor. Denizden çıkışı buradan yaparsanız fazla tuzlarınız gitmiş oluyor :)

Karavan,  sahile 10m mesafede. Bir sürü şezlong da emrimizde :)

 

Koy fazla büyük değil. Üşenmeyip yürüyün. Sizi farklı manzaralar bekliyor.

 

Akşam sahil bize kaldı.

 

Koyun sağ tarafında birçok balıkçı teknesi var.

 

Sabahları balıkçılardan taze balık almakta mümkün.

 

Bu tur’a Pınar katılmadı. kayağı 2 parça olarak birleştirdim ve  olta atmaya çıktım.

 

kayaktan manzara.

 

En sağda küçük yatların yanaştığı bir iskele var.

 

Küçük bir sinarit palazı, şansım ufaklardan yana. Bu da suya iade.

 

Sevgiler……

Nesin Matematik Köyü, (Şirince)

Nesin Matematik Köyü,

Nesin Matematik Köyü’ne bu kez, en yoğun olduğu zamanda geldik. Çoğunluğunu Lise öğrencilerinin oluşturduğu büyük bir topluluk var. Kışın aksine, yaş ortalaması daha yüksek. Bu, görev dağılımı ve sorumluluk alacak daha fazla insan demek.

Arkadaşlarımız, otoparkta Karavanımızın en fazla güneş alacağı köşeyi bize ayırmış. Güneş varsa enerji var. Yani keyfim yerinde :)

Gün erken başlıyor, sabah kahvaltısı 07:00-08:00 arası. Kahvaltı sonrası, bizim için en yoğun zamanlardan biri. Sabah, görev grupları olmadığı ve öğrencilerin çoğu derste olduğu için, ortalığı toplama (mutfak ve yemek salonu) biz gönüllülere düşüyor :)

Liseliler bizim zamanımızdaki liseliler değil. Bir çokları zehir gibi. Şahit olduğumuz konuşmalar, olaylara yaklaşımları. Bu çocuklar Türkiye’nin umudu ve geleceği.

Anfi, gece sakin ve sessiz. Sabah dersleri için enerji topluyor.

 

Bu kadar kalabalık için umarım yeterli enerjiyi toplamıştır :)

 

Ali Nesin kara tahtanın başında.

 

Köyün kulesi her yerden görünüyor.

 

Gün sonu

 

İstasyon

 

Sıcak ekmekler……

 

Yemede yanında yat.

 

Terastan manzara

 

Rıdvan, kuruyan ağaçlara yeniden hayat veriyor.

 

Seramik atölyesinde müzik dinletisi (Öncü Uçar ve Burak Çebi).

 

Öğrencilerden mini konser. Derslikler gece bir başka anlam kazanıyor.

 

Değişim zamanı. Gidenler

 

Gelenler.

 

Değişim aralarında sokaklar bizim :)

 

Ekip yorgunluk atıyor :)

 

Ayrılanlar ve kalanlar.

 

Kış’ı ve Yaz’ı ile Nesin Matematik Köyü bize yararlı olma duygusunu yaşatan ve bir çok güzel insanla birlikte olma imkanı sağlayan keyifli bir durak oldu.

Sevgiler…..

Dikili, Bademli, Denizköy, Çandarlı (İzmir)

 

Güneye inişimiz devam ediyor. Burhaniye-Ören de 3 hafta mola verdik. Ardından tekrar yola devam. Ama sıcak bölgelere göçümüz bayram tatiline denk geldiği için uzun mesafeler yerine 30-40km’lik kısa yolculuklar ile kendimizi yormadan yol alıyoruz. Dikili tabelasını görünce, ana yoldan ayrılarak, daha önce gitmediğimiz bu bölgeyi görmek için ara yollara sapıyoruz. Şehre girişte, büyük bir marketin otoparkında durarak, haftalık ihtiyaçlarımızı gideriyoruz. Daha önce gelmediğimiz bir bölge olduğu için nerede kalacağımız konusunda bir fikrimiz yok. Kıyı kıyı yolu takip ederek, plajlardan uzakta, kayalık sahili olan ve Dikili manzaralı bir yere park ediyoruz. Yol kenarı olduğu için biraz gürültülü ama, bunun dışında keyifli bir nokta.

Dikili de yürüyüş yapılacak çok güzel yollar var. Akşam dondurma yiyebilir, çay bahçelerinde çiğdem çitleyerek çay içebilirsiniz. Belediye çok güzel kültürel etkinlikler düzenliyor. Türk Sanat Müziği Korosunun 25. yıl konserini dinledik, Turgut Özakman’ın yazdığı Şehrazat’ın Oyunu isimli tiyatroyu da izleme şansımız oldu. Denize girmek için güzel plajları veya derin sudan hoşlananlar için kayalıklar üzerinde, merdivenlerden denize girme şansı var.  Ya da tekne turları ile günü Ege’nin farklı koylarında değerlendirebilirsiniz. Tur teknelerinin ortak noktası,  Liman a İzmir Marşı veya Onuncu Yıl marşı eşliğinde Türk Bayrağı açarak dönmeleri.

Karavan ın önünden akşam manzarası.

 

Marşlar eşliğinde limana dönen tur teknelerinden biri.

 

Dikili’nin son kalan eski evlerinden. Bu ev birkaç ay içinde yıkılıp,  yerine 3-4 katlı bir bina dikilecekmiş.

 

Doğru söze ne denir ki.

 

Dikili Sanat Müziği Korosunun 25. yıl konseri.

 

Turgut Özakman’ın yazdığı “Şehrazat’ın Oyunu” isimli oyunu :)

 

Dikili’den sonra sahil yolunu takip ederek, Bademli Köyü’ne geldik. Önerileri dikkate alarak koruk suyu içiyoruz. Koruk benim bildiğim ekşi olur. Ne yapmışlarsa, su koruk değil üzüm suyu kıvamında. Biz biraz daha fazla sulandırarak, orta yolu buluyoruz. Deniz kıyısı arayışımız bizi Pisa plajına yönlendiriyor. Burada otopark için gündüz 20 TL, gece ise 30 TL istenince,  Pisa turumuz kısa sürüyor. Bunun yerine Bademli’de büyük sahilde sakin bir gece geçiriyoruz.

Bademli çarşısı çay, kahve, koruksuyu veya yemek için farklı alternatifler sunuyor.

 

Şu güzelim evin önüne tabela koymasalar olmazdı sanki.

 

Tabelasız bir sokak.

 

Satılık fabrika.  ihtiyacı olana.

 

Kuru ağacın altı ve üstü yön tabelaları ile dolu. Bir yön tabelası bu kadar mı güzel olur?

 

Koruk suyu molasından sonra karavana dönüyoruz. Bademli’nin sokakları çok dar biz park yeri bulacak kadar şanslılardandık.

 

Pisa koyu park paralı ama fotoğraf çekmek ücretsizdi :)

 

Pisa koyu.

 

Bademli  – Pisa arasında bir mola. Yer çok güzel ama hiç esinti yok. Bu nedenle kısa süre kalıp kaçmak zorunda kaldık.

 

Bademli sahili. Koyun sağ tarafında,  denizin içinde masalar vardı.

 

Bademli’den sonra kıyı turumuz devam ediyor. Çok güzel koylar olmasına rağmen bozuk ve dik yolları nedeniyle buralara inmeyi göze alamıyoruz. Günlük yolculuğumuzu Denizköy sahilinde sonlandırıyoruz. Önümüz deniz, arkamızda tepeler, kısa da olsa yürüyüş için uygun bir parkur var (parkur var da hava çok sıcak, yürüyüşü ancak gece gerçekleştirebiliyoruz). Bayramın ilk iki gününü burada denize girerek geçiriyoruz (et getiren olmadı).

 

Denizköy manzarası.

 

Denizköy

 

Denizköy de,  hoş zaman geçirebileceğiniz neşeli masalar.

 

Karavanın penceresinden.

 

Yol üstünde bir koy. Yol olmasına rağmen karavan ile inmeyi gözümüz yemedi.

Çandarlı; İsmi bende biraz sert bir izlenim bırakıyordu ama gidince bütün sıcaklığı ile kucakladı (hava da çok sıcak :) ). Nereye park edeceğimizi bilemediğimiz için, en geniş yer olarak pazar yerinin yanındaki otopark’a karavanı park edip, şehir turuna çıkıyoruz. Sahil güzel, ufak tefek yemek yeme yerleri, dondurmacılar, kafeler, derken Belediye’nin Kültür Merkezini buluyoruz. Küçük bir müze, güzel bir kafe, çam ağaçları, gölge ve hafif bir esinti. Cennet burası olmalı. Pınar’ı gölge de bırakarak, gecelemek için uygun bir yer aramak için kendimi yollara atıyorum. Beynim kaynamak üzereyken uygun görünen bir yeri gözüme kestiriyorum. Pınar’ın yanında kısa bir mola vererek, karavanı almak için yola devam ediyorum.

 

Bu Evi Dikili Belediyesi Restore ettirerek yeniden hayat bulmasını sağlamış. Ev Koçanlı Köşkü olarak geçiyor. Mübadeleden önce Yunanlı bir aileye aitmiş. Koçanlı Ailesine ait Zeytinyağ fabrikası da Dikili Belediyesi tarafından restore ettirilerek Kültür evine dönüştürülmüş durumda. Giderseniz Kültür Evinin bahçesinde bir şeyler içebilirsiniz.

 

Bu ev sırasını bekliyor.

 

Bu çok beklemiş :(

 

 

Çökmesin diye destek koyulmuş,  umarım biraz daha dayanır.

Çandarlı’da çok farklı yerlerde kaldık. Denize girmek için uygun olan yer, gecelemek için fazla hareketli. Gecelemek için uygun olan yerde denize girmek kestane ve midye yüzünden imkansız, kumsallar ise, bayram kalabalığı nedeniyle bize ters. Özetle Çandarlı’da çok yer değiştirdik. Ama en son park ettiğimiz yerde çok güzel dostlar edindik. Birlikte midye çıkarıp şaraplı kremalı midye ile güzel bir akşam yemeği yedik (kahvenin kırk yıl hatırı varmış bakalım midyenin kaç yıl hatırı olacak :) ).

Karavanın kapısından :)

 

Evimizin önü.

 

Gece manzaramız.

 

Çandarlı’da; Kaleyi ziyaret edin (içeri giriş yok). En uygun menü Ayvalık tostu. Balık, et derseniz alternatifler mevcut ama fiyatlar biraz yüksek. Balık satış yerinin yanında güzel midye dolma satan tezgah var. Sebze pazarı cuma günü kuruluyor. Gece ise, çoğunluğu Kadınlardan oluşan el emeği pazarı var. Deniz suyu biraz soğuk.

Çandarlı Kalesi.

 

Kaleyi sadece dıştan görebildik.

 

Gece ara sokaklar.

 

Kanomuzu indirdik.

 

Midyelerin dışı temizlendi, tencereye girmeye hazır.

 

Tek tencere yetmedi, biraz abartmışız :)

 

Yemek öncesi son hazırlıklar.

 

Soframız hazır. Midyenin yanında arkadaşlarımızın getirdiği taze ve çıtır çıtır sardalyalar.

 

Sevgiler…

Demirköy-İğneada-Babaeski-Gelibolu

Demirköy-İğneada-Babaeski-Gelibolu,

İstanbul’dan sonra Ege’ye inişi, Trakya üzerinden yapmaya karar verdik. Eski dostları görmek güzel olacak (Ama bize çok emeği geçen, sevdiğimiz bazı insanları kaybetmiş olmamız ve onları tekrar göremeyeceğimizi bilmek te hüzünlü :( ). İlk nokta Demirköy.

Hava çok sıcak. Koyunlar bile ağacın altına sığınmış.

Toplum olarak, yazın yaptığımız gezileri sadece deniz, denizi de kıyısında mangal yakmak olarak algıladığımız için denizden uzak hiç bir yere gereken ilgiyi göstermiyoruz. Demirköy; tarihi geçmişine, güzel ormanlarına ve doğasına rağmen sadece İğneada’ya giderken zorunlu olarak içinden geçilen bir yer olmaktan kurtulamıyor (bizim dışımızda çoğu insan için). Bundan sonra içinden geçerseniz,  hiç olmazsa meydanda ki kahvede durup Ihlamurların altında bir çay için. İğneada konaklamamızı, Mert Gölü yakınlarındaki Ormanlık alanda yaptık. Burası çadırcıların uğrak yeri. Bizim için fazla kalabalık ama, konumu nedeniyle bir kaç gün katlanacağız artık. Göl kıyısında dolaşırken seakayak ile göl turu yapıldığını görünce bizde kendi seakayağımızla bu keyfi yaşamaya karar veriyoruz. Rota çok basit. Turuncu şamandıradan sağa, yeşil şamandırayı geçince sola :) . Sazlıklar arasında başlayan turumuz , yeşil şamandıradan sonra longoz ormanında ağaçların arasındaki kanallarda devam ediyor ( iyi ki bu seakayağı almışız :) ).

Çay ve kahve aynı tip bardakta. Fiyat ta aynı 1,5TL :)

 

İğneada’da ağaçların altında konaklama noktamız.

 

 

Mert Gölü’nde kayak turu

 

Yıllardır gölün kıyısında dolaştık ama,  gölde olmak ayrı bir keyifmiş.

 

Güneşin etkisinin az olduğu,  bulutlu havalar seakayak için daha iyi.

 

Küreğin biraz ilerisinde 1-2 cm çapında Nilüferler var. Bu kadar ufak Nilüfer olur mu bilmiyorum ?

 

Fotoğraflara bakan,  hiç kürek çekmediğimi sanmasın :)

 

Küçük Sumru devriyede

 

Bunlarda muhabbbette

 

Longoz’u görmek için,  kanala girmemiz gerekiyor.

 

Longoz turu

 

Bazen devrilmiş ağaçlar yolumuzu kesiyor. Seakayağı bir kaç metre karadan geçirmeyi göze alırsanız,  yola devam etme şansınız var.

 

Koca ağaçlar sizi selamlıyor.

 

Göle geri dönüş.

 

 

İğneada’dan sonra Gelibolu’ya doğru devam ederken, Babaeski’de bir gece konaklıyoruz. Bazı Osmanlı Eserlerini de barındıran bu ilçe, bir köfte yemek ve kısa bir mola vermek için güzel bir seçenek.

Cedit Ali Paşa Cami

 

Cedit Ali Paşa Cami’nin avlusu

 

Fatih Camii ve Önünde bulunan dört yüzlü çeşme

 

Babaeski Köprüsü. Dördüncü Murat tarafından yaptırılmış.

 

Babaeski Köprüsü’nün uzunluğu 72 metre genişliği 5,85 metre.

Gelibolu, kışın gördüğümüz Gelibolu değil. Rüzgar esmiyor, deniz sakin ve sıcak. Deniz, güneş, Kızlı Sardalya, limanda çay ve peynir tatlısı.

Menü biraz karışık gözüküyor ama hepsini aynı anda yemedik :)

Sevgiler…

Milas, Ören (Muğla)

Milas-Ören

Uzun zamandır sesimiz çıkmıyor, farkındayım. İlk defa bir noktada bu kadar uzun konakladık. Normalde yaptığımız kısa ziyaretlerimiz, Ören’de karşılaştığımız güzel insanlar nedeniyle uzun soluklu oldu. Daha sonra, oy kullanmak için evimize döndük. Karavan hayatından sonra, ev ortamı pek yazı yazmaya teşvik eden bir yer olmadı. Şimdi tekrar yollardayız ve gezilere kaldığımız yerden devam :)

Milas gezimizden sonra, Bodrum civarında farklı noktalarda kısa konaklamalar yaptık (Bodrum ile ilgili bir yazı yazmayı düşünmüyorum nasıl olsa çoğunluk gitmiştir).

Tepeden Ören manzarası, sol köşe marina.

 

Ören’de de gelenek bozulmadı. Yine bir karavan köpeğimiz oldu. Ama bu seferki biraz fazla ilgi istiyor :)

 

Masaj sonrası gevşedi. Karavan’ ın önünde keyif yapıyor arkadaş.

 

Geçen sene bu noktada kalan karavancılarında bir köpeği varmış

Ören’e Nisan ortasında geldik. Konumu, doğası, imkanları ve insanları ile ziyaret edilmesi gereken bir yer. Daha sezon açılmadığı için ortam sakin. Kumsal o kadar sakin ki, geceleri güreşlere hazırlanan boğalar karavanın önünde antrenman yapıyor (biz uzaktan seyrettik antrenman’a dahil olmadık :) ).

Gece antrenmanı

Bisiklete binmek veya yürüyüş yapmak için çok güzel bir sahili var. Yamaç paraşütü yapmak isterseniz ÖRDOST Derneği ile iletişime geçmeniz yeterli. Her türlü bilgiyi veriyorlar. Paraşütünüz yoksa bir hoca eşliğinde atlayabilir veya atlayış yapılan yere çıkıp sadece çay içerek paraşütçüleri seyredebilirsiniz. Yatınız varsa Marina da var. Yoksa geceleri marinada ki kafelerde bir şeyler içerek yatlara gıpta ile bakabilirsiniz. Tekne turları da var ama, bizim orada bulunduğumuz zamanda daha başlamamıştı. Salı günleri Milas’ın meşhur pazarına dolmuş ile gidebilirsiniz. Yok ben dolmuşa binmem derseniz, Çarşamba günleri Ören’in esas köy merkezi’nde küçük bir pazar kuruluyor. Ören pazarına giderseniz kahvaltıyı otlu gözleme ve çay ile yapmanız tavsiye edilir. Gözleme sevmeyenlere baklava çeşitleri de var :) Sahilde, sadece deniz balığı sunan bir kaç lokanta bulunuyor. Yok ben deniz balığı sevmem diyorsanız çiftlik balıkları da bulmak mümkün. Hiç balık sevmeyenlere kelle paça önerilir.

Yamaç Paraşütü atlayış pisti. Eğer atlamak istemiyorsanız. Çay, kahve içebilirsiniz.

 

 

 

 

 

 

Kalkış pisti yetmiyor birde güzel bir iniş pisti lazım.

 

 

 

En güzeli inenleri seyretmek :)

 

 

Mağara ziyareti

 

 

Mağaranın  sahibi

 

Herşey güzel değil tabi. Bu bölge de çok büyük bir yangın çıkmış. Köylerin bir kısmı yanmış. Ayrıca  bir çok hayvan telef olmuş.

 

 

 

Keramos’un eski yapılarından geriye kalanlar.

 

 

 

Tarihi yapılarla köy evleri içi içe.

 

 

 

Köy ziyaretinde şanslıysanız gözleme yapan teyzelere rastlayabilirsiniz. Daha da şanslıysanız bu gozlemelerden yiyebilirsiniz :)

 

Burası Cumhuriyet’in ilk zeytinyağ fabrikalarından. O zamanlar fabrika demek için bu kadarı yeterliymiş. Ama işin acı tarafı şimdi burası kaderine terk edilmiş durumda :(

 

Fabrikanın bütün işini bu motor yapıyor.

 

Gün batımı, beklentilerin tersine güneş karadan batıyor. Yanlış yerde aramayın :)

 

Orman içinde zamanında şehre su getiren eski su kemerleri.

 

Marina

 

Marinada bir bankta Sadun Boro ile sohbet etme imkanınızda var.

 

Lokum balığı, ama tip hiçte lokum gibi değil. Tadına da bakmadım.

 

Çay tabağından küçük bir pisi yavrusu.

 

Ören’in diğer bir sakini.

 

Kanyon ziyareti

 

 

 

Kite antrenmanı ( surf yok)

 

 

Mehmet Yapıcı’nın el emeği göz nuru kanolarını kullanma şansımız da oldu :)

Ören’de 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramını ayrıca, 19 Mayıs Gençlik ve Spor bayramını da kutlama şansına sahip olduk. 23 Nisan da Ören ilkokulu’nda yapılan kutlamalar çok güzeldi. 19 Mayıs akşamında çocukluğumdan beri görmediğim bir olayı tekrar yaşama şansım oldu ve gece, Fener Alayı düzenlendi. 19 Mayıs tarihinde, cumartesi ve pazar günü, 12 yaşına kadar olan çocuklar için Kano Festivali düzenleyen ve birçok çocuğu kürek sporu ile tanıştıran ÖRDOST derneğini de ayrıca kutlamak lazım.

Kano festivalinden kareler.

 

Önce teori

 

Gündüz kano tanıtımı  ve çocuklar için etkinlikler düzenlenen bu alan, gece müzik yayını ve folklor gösterilerine sahne oldu.

 

 

 

Çocuklar bir çok farklı kano ve deniz kayağını deneme şansına sahip oldu

 

 

 

 

Gece Fener Alayı

Ören; doğası ile, insanları ile, bize keyif veren ve en uzun süre konaklamamıza neden olan güzel bir yer. Bu kadar turistik yerin ortasında olmasına rağmen, bozulmadan kalmasını, bazı güzel insanların çabasına borçlu. Umarım Ören’in yerlileri de, bu değerlerine sahip çıkarak uzun yıllar böyle devam ederler.

 

Gökova Pedallarımın Altında etkiliğinde,  Ören’i yaklaşık 300 bisikletçi ziyaret etti.

 

 

 

 

Ören’den günde 3 sefer Akyaka’ya dolmuş seferi var. İsterseniz gidip Kite Surf yapanları seyredebilir veya zamanınız varsa kurs alabilirsiniz.

 

 

 

 

 

Sevgiler….