Köprülü kanyondan aşağıya sallandınız mı doğru Side. Side ye girmeden önce o kadar çok otelin arasından geçiyorsunuz ki, Antik Şehrin bu bölgede olduğundan şüphe ediyorsunuz. Kilometrelerce kumsal, göbek hizasında bir deniz ( girmedim, giren yabancılara baktım :) ).Küçük çocuğu olanların kaçırmaması gereken bir kombinasyon. Denize girmeyecekseniz, çay, kahve içebileceğiniz veya yemek yiyebileceğiniz farklı alternatifler var (yemedik, gördük). Çarşı içinde yollarda yenileme çalışmaları vardı, şehrin dokusuna bu kadar uygun bir yenileme için Belediyeyi tebrik etmek lazım. Gerçekten güzel iş olmuş. Side’liler kumsalın ortasına Liman kenti inşaa edince gelenek olduğu üzere Antik Tiyatro’yu dayayacak bir tepe bulamamışlar, dolayısıyla sütunlar üzerinde kendi kendine ayakta duran bir tiyatro yapmak zorunda kalmışlar. Bu teknikle yapılan türünün tek örneği olan Tiyatro’yu ve ayrıca Müzeyi ziyaret etmeyi de unutmayın.
Manavgat denince ilk akla Şelale geliyor. Ama önce kamp yerimizi bulmamız gerekli. Otellerin arasında Belediye’ye ait, çadır ve karavan konaklamasına uygun planlanmış, ağaçlar altında çok güzel bir alan. Önümüz deniz, arkamız Manavgat Irmağı. Kamp alanında bir gün dinlenip kendimize geldikten sonra, sıra Manavgat Şelalesi’nde. Şehir içinden dolmuşlarla ulaşım mümkün (2 TL) . Büyük ve Küçük şelale varmış. Paraya kıydık görmeyenler görsün diye Büyük Şelaleye gittik. Suyun sesi ve görüntüsü muhteşem. Mevsimin avantajı ve hafta içi olması nedeniyle, sakin bir ortam. Suyla buluşan asırlık ağaçların altında oturup bir şeyler içebilir, ortamın keyfini çıkarabilirsiniz. Şelaleyi de gördük, Manavgat bitti :)
Sevgiler