Orvieto Todi arası 25-30 km. Yol ilk başta derin bir vadinin ve akarsuyun kenarında gidiyor. Tam yol düzeldi rahatladık derken, eski taş bir köprünün üstünden geçerek, daha dar ve virajlı bir yoldan devam ediyoruz.
Yolun bitiminde kocaman bir park alanı. Binek araçların ve karavanların yeri ayrı. Parkın tam karşısında, 10 kişi alabilecek minik bir füniküler ile Todi’ye çıkıyoruz.
Füniküler on kişilik, ama çıkan ses elli kişilik.
Hava kararmasına rağmen sokaklar kalabalık, hafif bir yağış, bu kadar insan ne yapıyor derken, meydanda bir temsile denk geliyoruz. Demirciler, yün eğirenler, midilli ve eşekle dolaşanlar, Noel ve Yeniyıl kutlamaları için neredeyse bütün şehir şenlik alanına dönmüş. Biraz ilerideki büyük meydanda buz pateni için pist bile kurulmuş. Demirci ateşini söndürene kadar, Todi’de dolaşıp, bu sefer yürüyerek karavanımıza dönüyoruz.
Buz pateni sahası
Plan, sabah Todi’yi gün ışığında görmek, ama bu plan tutmuyor. Kalktığımızda sıkı bir yağmur var. Yine de karavan da kalmayıp füniküler ile yukarı çıkıyoruz. Kısa bir tur, ufak bir İtalyan kahvaltısı (hala açım) Todi gezimizi bitiriyoruz.
Yağdıkça yağıyor
Füniküler manzarası
Karavan aşağıda
Yağmurdan önce
Todi güzel, küçük bir şehir. Yol korkutmasın, yakınından geçerseniz bir uğrayın.
Assisi, rehberler de okuduğumuz yazılara ve gördüğümüz fotoğraflara göre, tam bir ortaçağ şehri. 1997 depreminde çok ağır hasar gördüğü de, ulaştığımız bilgiler arasında. İki yılda bütün şehrin restore edildiği söylenmesine rağmen, göreceklerimizden biraz korkarak şehre yaklaşıyoruz. Şehrin sulieti uzaktan görününce bütün korkularımız geçiyor. Eski şehrin girişinde, merkez’e yürüyen merdivenle ulaşılan, güzel br otopark buluyoruz. Park alanında, birçok karavan var. Bir köşeye yerleşip, doğruca şehre çıkıyoruz.
Assisi’ye giriş
Arada yağmur yağıyor, ortalık biraz ıslak
Basilica di Santa Chiara
Hava 6-7 derece, şehri gezmeye izci gurupları gelmiş, altta şortlar üstte montlar. Çocukları o halde görünce bizim tüylerimiz diken diken oluyor. Assisi; İtalyan’ların tanınmış Azizlerinden San Francesco’nun doğum ve ölüm yeriymiş. Bu nedenle, ortalık çok kalabalık. Bu mevsimde böyleyse, yazın nasıl oluyor diye düşünüyoruz. Yukarıda tepede bir kale görünüyor, ama gözümüze fazla yüksek geldiği için vaz geçip, sokakları dolaşmaya başlıyoruz.Sokakları arşınlarken, farkında olmadan bize çok uzak gelen kaleye yaklaşınca, son bir gayret tepeye çıkıp, bütün şehrin manzarasını izleme şansı buluyoruz.
Rocca Magiore. Başta çıkmaya üşenmiştik ama iyi ki çıkmışız.
Tepelerde kar var. Aşağıda ise Assisi
Kaleye çıkış yolunda, bir tel örgüye sakız yapıştırarak bu hale getirmişler. Sakız yapıştırarak ne diledikleri meçhul
Daha sonra yine sokak aralarında turlayarak, San Francesco için yapılmış Kiliseye geliyoruz. Bu kilise ilginç bir yapı. Dışı çok sade, ama içi farklı katlarda yer alan, çok güzel resimlere ve işlemelere sahip, bir çok salondan oluşuyor. Fotoğraf çekmek yasak. Biz de İtalyan’ların yaptığını yapıyor, güvenliğe yakalanmadan bir kaç kare çekiyoruz.
maria guido dettoni della grazia
Bu çandan ses çıktığını sanmıyorum ama görüntü harika
Şu bezeleri nasıl yapıyorlar? Herbiri kavun kadar
San Rufino
Basilica di san Francesco.
Dışı çok sade olan bu yapının ön cephesinde bulunan Gülpencereleri, İtalyan Gotik tarzının ilk örneklerindenmiş.
Üstteki Kilise
Aşağıda ki Kilise
Kilisenin Müzesinden
San Francesco’nun giysileri
Karavanda bir kaç saat dinlenmenin ardından, bu sefer gece sokaklardayız. Küçük meydan da, Assisi ile ilgili ışık ve ses gösterisi var, 3-4 farklı mini klip hazırlamışlar. Kahvelerimizi alarak, bir bankta gösteriyi izleyip, gündüz gezerken keyif aldığımız, nispeden düz olan sokaklarda hafif bir yürüyüş yaparak, günü sonlandırıyoruz.
Sabah karavan da kahvaltı yapmak yerine, Assisi’de bir kafede birşeyler atıştırıyoruz. (nasıl olsa yürüyen merdiven de dibimizde:) ). Günün süprizi. Şehrin girişinde pazar kuruluyor. Herşey panelvanların içinde. Araçlara bağlı kocaman tenteler var. Yere çakılan kazıklar ya da etrafa bağlanan ipler yok. Herşey düzenli, tertipli. Kısa bir pazar turu ve ardından gelsin yeni yerler :)
Neredeyse iki gündür yağış var. Bu gece ve yarın için de sıkı yağış veriyor. Önce azalan mazotumuzu tamamladık, ardından elektrik te alabileceğimiz bir karavan parkına girdik. Her yer karavan dolu. Elektrik panosuna yanaştık, yağmur altında, şemsiyenin siperinde fişi taktık. Ne pano dan, ne de bizden bir kıvılcım çıkmadan işlem tamam. Yağmur biraz yavaşlayınca, önce şehri turlamaya niyetlendik, ama biz hazırlanıncaya kadar, yağmur tekrar bastırdı. Artık yarın şansımızı deneyeceğiz. Parka ilk geldiğimizde 10-15 karavan vardı. Şimdi sağanağı gören kapağı buraya attı. 40-50 karavan olduk. Gece sağanak altında geçti, sabaha karşı bir ara kar da atıştırdı.
Karavanların daha devamı var ama panoramik görüntüye bile sığmadılar
Kahvaltıdan sonra, yağış a rağmen şehir turuna başlıyoruz. Şehre çıkmak için, kullanabileceğimiz yürüyen merdivenlerin nerede olduğunu geç farkedince, İtalya’ya geldiğimizden beri, yaptığımız en sıkı tırmanışı ve inişi, yaya olarak yapmak zorunda kalıyoruz. Tarihi bölge, yeni yerleşim ile kuşatılmasına rağmen, surların içine girince farklı bir zamana geçiş yapıyorsunuz. Perugia güzel bir şehir. Ara sıra yağan yağmurun altında sokakları arşınlarken, in – çık yön duygusunu tamamen kaybettik. Önceden kerteriz aldığımız yemek yerleri de uzakta kalınca, akşam yemeği için karavanın yolunu tuttuk. Yakınlarda ki marketten küçük bir alışveriş yapıp, Gezen Evimizde soluklanmak üzere günü sonlandırıyoruz (hala bacaklarım ağrıyor :) ).
Antreman için altarnetif çok. Düz, rampa ya da kardiyo için merdivenler var.
Karavan, sanırım karşıda ki kilisenin arkasınada ki düzlükteydi.
Vicdansız, o yazıyı yazarken hiç kafayı kaldırıp şu yapının estetiğine bakmamış.
San Pietro
San Pietro
Palazzo del Piori
Sala dei Notari, Palazzo del Piori sarayının içinde bulunan avukatlar salonu.
Yine geleneği bozmamışlar, tepenin üzerinde bir şehir daha. İlk bulduğumuz park alanı aşağıda, şehre füniküler ile çıkmak gerekiyor. Tam nasıl olacak bu iş derken, İstanbul’dan bir dostumuz, uzaktan destek verdi ve merkezde bir park alanı buldu. Park 08:00-20:00 saatleri arası ücretsiz, ama gece kalmak yasak. Orvieto tam bir kartal yuvası şeklinde. Dimdik yamaçlar, aşağıda bağlar ve zeytinlikler. Biraz surların kenarından, biraz da sokakların arasından turluyoruz.
Orvieto
Pozzo di San Patrizo’nun girişi. Bu, Sarmal bir su kuyusu. 62 metre derinliğe sahip.
Bağlar ve zeytinlikler
Koşan ve bisiklete binen insanlar gördük, sanki spora ihtiyaçları varmış gibi. Bakkala gitmek bile sportif faaliyet burada.
Bütün yollar Roma’ya çıkıyor
İdeal araç
Duomo ‘nun ön cephesi. Belki de şimdiye kadar gördüğümüz en fazla heykel ve resim barındırıyordu.
Geleneksel sokak turumuzu bitirdikten sonra, yemek programlarında gördüğümüz türüf’lü spagetti’nin tadına bakmak için güzel bir restorana giriyoruz. İtalyan’ların sipariş seramonisinin aksine, menünün gelmesi ve sipariş vermemiz arasında geçen zaman 3 dk olunca, garson gerçekten sipariş mi veriyorsunuz diye bir kaç kez sorma ihtiyacı duyuyor.
Yemekten sonra biraz daha yürüyüş yapıp, karavan a dönüyoruz. Yukarıda konaklama imkanı olmadığı ve aşağıda da kalmamızın bir anlamı olmadığı için yola devam ediyoruz.
Siena’nın girişinde, büyük bir kavşağın ortasındaki adayı, karavan ve otobüsler için park alanı yapmışlar. Biraz gürültülü ama konumu çok iyi. Yürüyen merdivene yürüme mesafesinde :) . Karavanı park ettik ve yola koyulduk. 1 km’lik sabah sporu’ndan sonra, yürüyen merdivene ulaştık (kardeşim, bir şehri de, düz ayak bir yere yapın). Önce Duomo’nun etrafında bir tur atıyoruz. Ardından, Piazza del Campo ismindeki büyük meydana doğru gidiyoruz. Bu meydanda, yılda 2 defa, eyersiz at binme yarışları yapılıyormuş (bu kadar yokuş çıktıktan sonra, atlarda koşacak hal kalıyor mu bilemem). Floransa’ya rakip olduğu söylenen Siena’nın havası, daha sıcak ve şehir daha sevimli.
Yürüyen merdivenleri bulduk :)
Çeşmenin suyu akmıyor, sanırım hepsini gergedan içmiş
Duomo
Piazza del Campo meydanı, zamanında Siena’yı yöneten Dokuzlar Konseyi tarafından yaptırılmış. Meydanın zeminindeki dokuz dilim, konseyin üyelerini temsil ediyor.
Duomo’nun içinden bir kaç kare
Havuzların keyfini balıklar çıkarıyor
Siena’da güvercin olmak
İlk durağımız olan Venedik’ten uzaklaştıkça, gösterişli ve güzel olan yapılar, ağırlıklı olarak dini yapılar olmaya başladı. Sanırım güç ve zenginlik bu bölgelerde daha küçük bir zümrenin elindeymiş. Siena’da iyi bir tur attıktan ve farklı yokuşlarda boyumuzun ölçüsünü aldıktan sonra, karavanımıza dönerek biraz istirahat ettik. Akşam tekrar Siena’ya tırmanıp, bu şehrin gece nasıl olduğunu görmeye gidiyoruz. Turistlerin çoğu çekilmiş, etrafta genellikle yerel halk var. Piazza del Campo’da; gece kahvesi, ışıklar altında ıssız sokaklarda bir tur ve karavanda deliksiz bir uyku.
Gece Siena
Güvercinler olmayınca ortalık sakin
Hava kapalı, güneşi en iyi alacak konumu bulmak için sürekli yer değiştirdim
Siena güzel ve gezmesi keyifli bir şehir. Fiyatları rakibi Floransa ile yarışmıyor, daha makul.
Siena’ya giderken, yol üstünde ilginç bir yerleşim olduğu için, uğrayıp hem yolu bölmek, hemde bu küçük Ortaçağ şehrini görmek istedik. Burası, Siena’yı Floransa’nın saldırılarından korumak için, ön savunma hattı olarak yapılmış bir yer. Küçük olduğunu duymuştuk ama, gelince yine de biraz şok olduk. Kale neredeyse kollarınızı açtığınızda, iki duvarına da değeceğiniz genişlikte :) Toplam üç sokak, iki meydan, bir kilise, ondört kule. Yine de bilinen bir yer olmalı ki, aşağıdaki otopark alanı kaleden büyük. Monteriggioni’nin çevresinde çok fazla üzüm bağı bulunduğu için, şarapçılık gelişmiş. Şarap satışı yapan 7-8 dükkan var. Şehre geç bir saatte gelince, Siena’ya devam etmeyerek, burada karavanlar’a ayrılmış otoparkta kalmaya karar verdik. Akşam olunca, park alanında bizden başka kimse kalmadı. Kalenin ışıklarının altında, sakin ve huzurlu bir gece :)
Ondört kuleye sahip surların bir bölümü
Ana giriş kapısı ve kafeler
Meydan ve Kilise
Arka kapı
Şarap dükkanlarından biri
Yerleşim yerinin büyüklüğü yemek tabağı kadar, ama yinede bir park alanı ayırmışlar.
Ne nemrut kediydi. Arkasını döndü durdu, sonunda yüzünü yakaladım , bu seferde gözünü kapattı
Kalenin etrafı bağlar ile çevrili
Çevrede, ata binme imkanı da var. Otoparkın içinde at bağlama yerleri vardı.
Demekki elma yiyerek zayıflanmıyormuş.
Küçük bir müze var. Burada bazı zırh ları giyerek, farklı silahları kuşanarak, fotoğraf çekebiliyorsunuz.
Park alanı
Karavandan kale manzarası
Ana yola 3-4 km mesafe de olan bu yeri ziyaret ederek, bir soluk alabilirsiniz. Birkaç saatinizi ayırmaktan çekinmeyin.