Etiket arşivi: vanlifediaries

Macahel (Maçahel-Camili) – (Artvin/Borçka)

Macahel

Artvin, İstanbul’da geçen çalışma hayatımızda, bizim için çok uzak bir hayaldi (gerçek oldu). Gürcistan için çıktığımız yolculukta, birçok yeri dönüşte nasıl olsa göreceğiz diye pas geçmemize rağmen, Artvin’i pas geçemedik :)
İlk durak, Borçka Camili veya Macahel ya da Maçahel diye bilinen bölge. Bu üç tarafı Karçal dağı ile çevrili vadinin tek açık noktası da Gürcistan olunca, uzun yıllar boyunca çevreden izole kalmış. Borçka’ya 50 km mesafedeki bu bölgede birçok küçük köy bulunuyor. Ulaşım işi ise biraz zahmetli, yolun yarısı iniş, yarısı çıkış olunca, karavan ile seyahat biraz zahmetli oldu. Birkaç geçit aşarak ulaşmak mümkün. Bu geçitlerden birinin yüksekliği 1860 metre. Hal böyle olunca, inişte 2 sefer durup balataları soğutmamız gerekti :) Yolun son kısmında da sis’e denk gelince keyifler tam oldu :) Ama hedefe yaklaşınca, sis açıldı ve etrafı görmeye başladık. Macahel aynı zamanda genetik olarak saf kalan Kafkas Arısının korunduğu bir bölge. Tema Vakfı, bu arının ve bölgenin bozulmadan kalması ve yerel insanların bu işten para kazanarak bölgelerine sahip çıkmaları için birçok proje yapmış.

Sisi gördük, kenara çektik acaba ne yapsak diye bekliyoruz. Yok be kim tutar bizi, karavan biraz soluklansın yola devam :)

 

Yola devam edince böyle oldu :)

 

Her yerde dere var (HES yapılmayanlar serbestçe akıyor).

 

Derelerde balık tutmak yasak. İsteyen yüzebilir, gerçi su biraz serin ama :)

 

İlerde dağın eteğinde görünen yer Camili (Macahel) nasıl bir işe bulaştıysak artık :)

 

Altta derenin kıyısında görünen yapının küçük bir değirmen olduğunu tahmin ediyoruz. Eğer yolunuz geçerse bir inip bakında bilgiyi güncelleyelim.

 

Nasıl bir ormansa evleri yutmuş.

 

Eski tip ambarlardan biri.

 

 

 

Bu tabelayı Edebiyat öğrenmenim Kamuran Bey görse ne derdi acaba :)

Macahel’de ilk durağımız Tema’nın pansiyonu ve Proje merkezi oldu. Bölgede eski ahşap ambarlar, eski köy evleri ve ahşap camiler var. Turizmin buraya el atması ve gelen insanların çoğunun konfor taleplerinin fazla olması nedeniyle, ahşap yapıların yerini betonarme yapılar almaya başlamış. Bazı kamu binalarının da bölgeye hiç yakışmayan beyaz 5-6 katlı koca bloklar şeklinde yapılması da görsel ve yapısal kirliliğe yol açmış.

 

Tema Vakfı Konuk Evi konaklamak için güzel bir seçenek.

 

Eski tip bir kara kovan.

 

Camili’de bulunan eski evlerden biri.

 

 

 

Eski ambar.

 

Macahel’de, eski Ahşap camiyi (ilk yapılış 1819, daha sonra çığ da yıkılmış ve 1855 de tekrar yapılmış) eski evleri ve ambarları görün.

 

Macahel Cami.

 

Cami kalem işi süslemeler ile göz dolduruyor.

 

 

 

 

 

 

 

 

Maral Köyü Cami. Dış cephe metal ile korumaya alınmış.

 

İçeride canlı renkler ve el emeği bir sürü işleme.

 

Yılın nerdeyse yarısını izole halde yokluk içinde geçiren bir bölgede, eldeki imkanlarla ne güze işler yapmışlar.

 

 

 

 

Direklerin üzeri bile tektek işlenip boyanmış.

 

 

Tepede eski ile yeninin karışımı bir ev. Arafta kalmış garibim.

Sokakları dolaşırken bir sokağın Askerler tarafından kapatılmış olduğunu göreceksiniz şaşırmayın. Bu sokağın devamında Gürcistan var. Ama sınır kapısı olmadığı için geçiş yasak. Maral köyünü ve camisini mutlaka ziyaret edin. Maral şelalesine gidin (biz gidemedik karavan girmedi :( ). Maral köyüne giderken parke taşlı yolun kesintiye uğradığı bir köşe var. Bu köşede en fazla 4 m2 lik bir küçük kulübe var. Mutlaka görün, bu kulübe küçük bir mısır değirmeni.

 

Yıllardır hizmet veren bir değirmen.

 

 

Kapısında kilit yok. Bu yüzden yoldan geçen arkadaşlar heryere edebi değeri olan önemli mesajlarını kazıyarak bizlerin hayır duasını almaya hak kazanmış !!!

 

 

 

Yemek yerleri biraz sınırlı, tedarikli olunmasında yarar var. Köylerde yöresel bal bulmak mümkün, biraz fiyat yüksek haberiniz olsun. Büyük kavanoz 150-180 TL arası.
Dönüş yolu, bizim için farklı süprizler hazırlamış. Gelirken sisten fark etmediğimiz küçük buzullar halinde kar birikintileri gördük. Temmuz ayı için ilginç oldu. Yola devam.

 

Karavanın solunda duran, üstü yaprak ve dallarla kaplanmış kütle, bir kar ve buz karışımından oluşuyor.

 

 

Rakım 1700-1800 metre civarı.

 

 

 

 

Sevgiler…

Hacıhamza (Çorum)

Hacıhamza

Gürcistan’a giderken, evden sınır kapısı neredeyse 1300 km. Bu yolu 3 günde almayı planlıyoruz. İlk gün yaklaşık 500 km yol alınca, bu kadar yeter diyerek ufak bir tesise girdik. Tesiste görevlilerle konuşurken, burada kalmak yerine 3 km mesafedeki Hacıhamza’da kalmamızı, çok daha keyifli bir yer olduğunu söylediler. Yolun kenarında küçük bir kasaba. Eskiden Belediye olan bu büyük yerleşim, verdiği göçler nedeniyle artık mahalle statüsünde. Sokaklarda dolaşırken her karşılaştığımız insan, bizi çay içmeye ve sohbet etmeye çağırınca, biraz zor dolaştığımız bu güzel yer, eğer eski evlerine sahip çıkmış olsaydı, her yolcunun dolaşmaya doyamayacağı çok güzel bir yer olacakmış.

Kaderine terk edilmiş evlerden biri.

 

 

Hacıhamza’yı ziyaretimiz sırasında bu eski yapıyı görünce Berber bile mekanını terk etmiş diye resmin altına not yazmıştım.  Üzerinden neredeyse 2 yıl geçtikten sonra bu yazıyı gören, berberin torunu mesaj atarak Dedesinin 2017 yılında rahmetli olduğunu iletti. Mekanı cennet olsun.

 

Sona yaklaşmış bir ev daha.

 

Sağda ki Minare 1506-1507 yılları arasında Sinan Paşa tarafından yaptırılan Caminin orjinal minaresi. Daha büyük olan minare ve cami ise Tosya depreminde yıkılan caminin yerine yapılmış ama eskinin güzelliği yok :(

 

Caminin önündeki Han. Şimdi düğün salonu olarak kullanılıyor.

 

Bakımlı evlerden.

 

Orta kat hala kullanılıyor.

 

Asma yavaş yavaş evi ele geçiriyor.

 

Erzak ambarı. Ambardaki işçilik bugün bir çok evde bile yok.

 

 

Biraz eski, biraz yeni.

 

 

 

 

 

Hala ayakta kalan evleri, eski ambarları ve güzel insanları ile, yolunuz bu tarafa düşerse, Tosya ile Osmancık arasında kalan Hacıhamza’ya zaman ayırmanızı tavsiye ederiz. Birlikte yolculuk ettiğiniz arkadaşlarınız arasında dolaşmaktan hoşlanmayanlar için ise, köyün alt kısmında yol üstünde et, köfte veya sırık kebabı yiyebileceğiniz hoş lokantalar var. Lokantaları test etmenin dışında, sabah kahvaltısı için kendi içimizi hazırlayarak kapalı pide yaptırdık :)

 

 

Kahvaltılıklar alışkanlıktan, yoksa pide ve çay yetti.

 

kahvaltıyı yaptık yola çıkamaya hazırız.

 

Hacıhamza’nın suyu meşhurmuş ama köyün içinden alamadık, çıkışta bir piknik alanında depoları doldurduk.

 

 

Sevgiler…

Karavan işleri…

Karavan işleri…

Seçim için İstanbul’a geldik. Karavanda yaptığım işler, seçim çalışmalarından daha yoğun geçiyor :)

ilk önce buzdolabı ile uğraştım. Ardından rahat battı ve banyoyu hafifletmek için bütün banyoyu söktüm (duvarlardaki pvc kaplama ve yerdeki ev tipi duş teknesini). Teorikte karavan 12-14 kilo hafifleyecek. Bu işleri yaparken bende 2-3 kilo verdim (bunu bilsem bulaşmazdım). Bütün kaplamayı söktükten sonra, zemine hafif kontraplaktan duş teknesi yaptım. Zemini ve köşeleri cam elyafı ve epoksi ile kapladım. Duvardaki hataları kapatmak için epoksi macun ile yüzeyi yamadım. Ama zımpara yaparken maske kullanmama rağmen, her tarafım epoksi oldu. Bu nedenle ışıltılı, pürüzsüz yüzey hayalimden vaz geçtim ve direk boyaya geçtim.

Banyonun içi bu halde.

 

 

Ne işler açtım başıma :)

Karavanda bakım işlerine ilk başlama nedenim depoların doluluğunu gösteren şamandıraların arızalanması (nasıl olsa elime takımları aldım diye bütün birikmiş işleri yapayım dedim). Toplamda 3 şamandıra var. birinci arızalanınca normal karşıladım, ikinci de şanssızlık dedim, ama üçüncüde sorun çıkarınca biraz kıllandım :) Şamandıraları sökmek bela, masayı sök, halıyı çıkar, zemin kaplamasını sök, çok iş var. Ama 3 şamandırada arızalanınca başka çare kalmadı ve 2 saat uğraştım. Söktüğüm şamandıraları aldığım yere götürdüm ve sorunun göstergeleri kapatırken kullandıkları yapıştırıcının tarihi geçtiği için, bir grup üretimde bu sorunun olduğunu söylediler (benim şansım 3 şamandıranın da aynı seriden olması). Hazır şamandıraları sökmüşken banyo tadilatı, depo temizliği, bazı bağlantı parçalarının daha hafif malzeme ile değiştirilmesi bana neredeyse 1 haftalık işçiliğe patladı.

Bir şamandıra tamiratı bana nelere patladı.

 

 

Atık depolarına ful bakım.

 

Özetle, en başta hazır ev tipi duş teknesi almayın. Kendi duş teknenizi yapmanız daha kolay ve güzel olacaktır. Göstergelerinizi nereden aldığınıza dikkat edin. 2016 yılından bu yana bağlantı parçalarında ucuz ve hafif seçenekler artmış iyi araştırın.

Banyoda yat tipi tuvaleti kullanmıştım ama, zemine çok yakın olduğu için altını temizlemek çok zor oluyordu. Tuvaleti zeminden biraz yükselttim. Duş teknesinin giderini daha uygun bir yere taşıdım.

 

 

3 kat 18mm kontraplak ile platform yaptım ve motor kısmını yerden yükselttim.
Daha boya işi var. Bu ilk kat.

Kullanma suyu deposunun yerini değiştirdim. Arkadaki yedek buzdolabının yerini değiştirdim (artık sol tarafa daha yakın, sağ tarafta daha büyük bir alan var). Hidrofora basınç dengeleme tankı taktım, daha az devreye girecek (teorikte).

 

 

 

Sağda kullandığımız hidrofor, solda ise yeni taktığım basınç dengeleme tankı.

 

 

Sol üstteki su girişini plastik parça ile değiştim.

 

Su emiş borusunu plastik yerine bakır ile değiştirdim. Alt kısma bir “T” parça koydum, bu parçayıda tabana daha iyi bassın diye biraz tıraşladım.

 

Solar şarj regülatörünü yeniledim, artık güneşi bulursa saatte 40 amper enerji üretebilecek. Ön kaputun boyaları dökülmüştü bir gece sanayide karavanda yattım ve boya işlerini hallettiler (boyayı ben yapmadım, bazı şeyleri ustasına bırakmak lazım). Kayışların eskimiş onlarını yenilediler. Ek makas attırdım. Lastikleri değiştirdik. Karavana tırmanmak artık zor geliyordu, Bursa’da kayar basmak takdırdık. Egzost muayenesini yaptırdım.

 

Bu araçların kronik sorunu geniş yüzeyler zamanla atma yapıyor. Ama korkmayın iyi bir ustaya güzel bir boya yaptırırsanız derdiniz bitiyor

 

Umarım toplarlar :)

 

Boya başka yerlere bulaşmasın diye önce aracı güzelce paketliyorlar.

 

 

Makas atılıyor.

 

Banyo bitti ve yerleştirdik.

 

 

 

 

Şimdi karavanı yerleştiriyoruz. Rota Gürcistan 2-3 ay yokuz. İnternet ne zaman buluruz bilemiyorum.

Görüşmek dileğiyle.

 

Sevgiler….

buzdolabı sorunu

Buzdolabı deyip geçmeyin :)

Karavanı ilk imal ederken, mümkün olduğunca bilinen ve güvenilen markaların malzemelerini kullanmaya çalıştım. Buzdolabında da Waeco (Dometic) kullandım. 3 sene sonra geldiğimiz nokta.

Buzdolabının yolda açılmaması için ekstra bir kilit sistemi var. Fikir olarak çok iyi ama arkadaşlar, bu sistemin ömrünü yılda 5 açma-kapamaya göre yapmışlar. Kullanmaya başladıktan 2-3 ay sonra çıtırtılar eşliğinde küçük parçalar dökülmeye başladı ve dolabın kapağını açmak, uzmanlık gerektiren bir konu haline geldi. Sonunda kapak iyice açılmaz hale gelince, sökerek sorunu çözmeye karar verdim. Eğer bu tip bir tamirat ile uğraşmak istemezseniz, yedek parça olarak da satılıyor (110-120 eur civarı bir fiyatı var).

  1. Kapağı yerinden çıkardıktan sonra kapağın üzerindeki mıknatıslı beyaz fitili çıkarın.
  2. Üst tarafta, fitilin altında 4 adet vida var, bunu söktüğünüzde kilit mekanizması serbest kalıyor.
  3. Mekanizmayı hafif öne yatırarak çıkarmanız lazım. Fazla zorlamayın tırnaklar var.
  4. Mekanizma, ayrıca alttaki dili kontrol etmek için çelik bir lama ile aşağıya bağlı, onu da sökmeniz lazım. Bu vida somunlu, sökerken arkasını tutun, somun kapağın derinliklerinde kaybolmasın sonra :)
  5. Kilit mekanizmasında, sağ ve sol tarafta 3’er çift uzun bir milin geçtiği delikler var. Bizim dolapta sol tarafta 1 çift durumdaydı.
  6. Nispeten düzeltilebilecek olan bir taneyi cam elyafı ve epoksi ile tamir ettim.
  7. En başta bulunan yuvalar tamamen gittiği için onun yerine, bir dolap menteşesini sökerek, biraz kesip eğeleyerek, uygun boyuta getirdikten sonra, yine epoksi reçine ile uygun bir konumda yapıştırdım.
  8. Toplama işlemleri sökmenin tersi :)
  9. Sökerken kapakta 2 tane yay var, dikkat edin zıplayıp gitmesinler
Fitilin altnda, üst kısımda bu vida dan 4 adet var. Kilit mekanizmasını sökmek için önce bunları çıkarın.

 

Vidaları sağlam yere koyun paslanmaz özel vidalar.

 

Alttaki kilide kumanda eden çelik sürgü bu. Bunuda sökmeniz lazım. Markayı güzel yere koymuşlar. böylece sökerken arkadaşları hep anıyorsunuz :)

 

Vida somunlu. Somunu içeri düşürmeyin.

 

Mekanizma çıkınca kapağın görünümü.

 

Buda montaj yaparken.

 

Ufalanan kısım burası.

 

Yapıştırıken cam elyafı ile destek attım

 

Tamamen dağılan kısma eski bir menteşeyi kesip, epoksi ile yapıştırarak yeni bir ayak yaptım.

 

Buzdolabı bakım onarım işlerine devam. Dolabın soğutması, dizaynı, enerji verimi, sarsıntıdan etkilenmemesi, farklı voltajlarla otomatik olarak çalışması çok iyi. Ama bu aleti planlayan mühendislerin, dolabın salonun ortasında değilde kapalı ve havalandırmanın zor olduğu bir ortamda çalışacağını düşünmedikleri aşikâr. Dolabın soğutmasını sağlayan evaporatör (buharlaştırıcı, ısı transferini sağlayan ana ünite) en dipte , temiz ve soğuk havaya en zor ulaşan konumda. Bu da dolabın sıcak havalarda bir türlü yeterli soğutmayı yapmamasına, motorun çok ısınmasına ve saatlerce çalışmasına neden oluyor. Buzluğun ön alanını küçük tutarak, daha verimli bir buzluk yapmayı planlayan arkadaşlar, bu buzluğu soğutmak zorunda olan motorun bunu nasıl yapacağını hiç hesaba katmamışlar. Çalışırsa çalışsın diyenler olabilir ama karavanda enerji hesabı çok önemli ve bir dolap saatte 5-6 amper arası enerji tüketmekte. Bu kadar ağladıktan sonra gelelim benim bulduğum çözüme :)

Havalandırma ızgaralarının da yeterli olmadığı bu durumda, sıcak havayı dışarıya atacak bir fan sistemi kurdum. Gerekli malzemeler; Bir termostat devresi (20-25 tl. NTC devresi almayın. Oda ısı kontrolü sağlıyor ama yeterli akımı geçirmediği için fanlar devirli dönmüyor). Bir tane içeri, bir tanede dışarı çalışacak fan. 2 tane 12v ile çalışan, aç kapa anahtar (anahtarları alırken 12v ile çalıştığına emin olun, 220v ile çalışan alırsanız açıkken ışık yanmaz. Ama yinede çalışır).

  • Gerekli enerjiyi buzdolabından alabilirsiniz ama zaten bir dünya akım çeken bir hat ta ek yük getirmeye gerek yok. Üşenmeyin 2*1,5 luk yeni bir hat çekin.
  • İlk önce; akım, ısı kontrol devresine girecek, ardından da anahtarlara ve fanlara.
  • Anahtar koymadan ısı kontrol devresinden de fanlara direk bağlantı yapabilirsiniz ama kontrol her zaman iyidir :)
  • Fanları alırken rulmanlı olmalarına dikkat edin. Normal fanlar uzun süre çalışmaya gelmiyor.
Buzdolabının motorunu çok güzel saklamışlar.

 

Sağdaki mavili kısım , ısı transferini sağlayan asıl bölüm  ve en dipte. Sanırım dizaynı yapan mühendisler mekanik dersinden geçmiş ama termodinamik dersinden kalmışlar :)

 

Toplam üç fan ekledim. Biri içeride ikisi dışarıda.

 

Fanlar istediğim  ısıda devreye giriyor ve çıkıyor.

Bu devreyi koymadan önce, buzdolabı günde 16-20 saat arası çalışıyordu şimdi 8-12 saat çalışıyor.

Yıllarca karavan ve tekne aksesuarları imal eden bir firmanın bile, hala yapması gereken çok şey olduğunu bu sayede öğrenmiş oldum :)

Sevgiler….

Salda Gölü, Yeşilova (Burdur)

Salda Gölü, Yeşilova (Burdur)

2017 yılında, karavan yaşamına başladığımızda ikinci durağımız olan Salda Gölü’nün, bizim için ayrı bir yeri var.

Yine Yeşilova Belediyesinin tesislerinde konakladık. Göle çok yakın ve bizim için güzel imkanlar sunuyor. Geçen gelişimizde mevsim kış olduğu için gölden tam yararlanamamıştık. Bu sefer seakayak (Bizim kullandığımız su aracı tek kürekli değil, çift kürekli olduğu için kano değil ama ayrıca tek parça değil 3 parçalı, içine girilmiyor üstünde gidiliyor, yani bu alete ne diyeceğimi bilemiyorum. Seakayak olarak devam edeceğim, önerilere açığım) ile küçük bir tur atma imkanı bulduk. Salda’da kürekle yol almak çok keyifliydi.

19 Mayıs Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor Bayramını burada kutladık.

 

 

 

 

 

 

Ekip tamam su ver ,mama ver, kavga etmesinler diye araya gir manyak ettiler :)

 

Tek köpek kalınca ortama huzur geldi.

 

 

 

Kıyıya motorlu araç girmesin diye kazıkla güvenlik sağlamışlar. Sonrada kumsalları dozerle düzeltip tesis açıyorlar, farklı bir bakış açısı (dozer Maldivler kısmında).

 

 

Hergün otobüsler dolusu öğrenci bu sahilleri ziyarete geliyor.

 

 

 

Pasta kreması gibi duran bu sarı malzeme, çam ağaçlarının polenleri. Bazı bölgelerde çok hoş görüntüler çıkıyor.

 

 

 

 

Fatih gibi önce karadan yürüttük seakayağı.

 

 

 

 

Yamaç paraşütü ile atlayanlar var.

 

Bu mangal bizim değil. Birisi yakıp gitmişti hemen közlerin üstüne takviye yaptık ve ateşin keyfini çıkardık :)

 

Güneş gitti ama güzel ay ışığı var.

 

Bizim mangal bu.

 

 

Göl çevresinde yaptığımız karavan turu ise biraz keyfimizi kaçırdı. Tamamı doğal sit alanı olan, gölün en meşhur bölümü olan ve Maldivler diye adlandırılan bölgede artık koca bir otopark, bir sürü kafe inşaatı, şezlong ve şemsiye kiralamak için tesisler yapılıyor. Ayrıca tam orta noktaya büyük bir lokanta yapımı da planlanmakta. Yani beyaz kumlarda fotoğraf çekmek isteyenler için son çağrı :(

 

Maldivler de tesis yapımı tam gaz devam ediyor.

 

 

 

Üç adalar mevkii. Yakında tesiste oturup çayınızı içerek bu manzarayı seyredebilirsiniz.

 

 

 

 

 

Yine de Gölün etrafında tur atarak bütün gölü dolaşırsanız güzel anılar edineceğiniz noktaları hâla (bu inceltme işaretini kim kaldırdıysa ortaya çıksın ^ işareti olmadan olur mu kardeşim) bulabilirsiniz. Doğanbaba Köyü’nün plajını da ziyaret edin. Çevrede Anason ve Lavanta tarlaları mevcut, artık hangi kokudan hoşlanıyorsanız o tarlayı ziyaret edebilirsiniz.

Göl turu dışında; Yeşilova merkezde kıymalı tost yemeniz tavsiye edilir. Güzel kasaplar var, uzun zamandır yediğim en güzel eti burada buldum (ve yedim :) ). Belediye tesislerinde dışarıda ki masalarda kendinize mangal partisi verebilirsiniz :) Et sevmeyenler ise perşembe günü kurulan pazardan yeşillikler alarak kendine alternatif menüler hazırlayabilir. Merkeze yaklaşık 20 km mesafede bulunan Kayak Merkezi de ziyaret için uygun olabilir (biz çıkmadık). Çıkanı da sevmem göl neyinize yetmiyor :)

Yeşilova ve Salda gölü her ziyaretimizde İnsanıyla ve doğasıyla bizim güzel anılar toplamamızı sağlayan özel bir yer.

Sevgiler…

Saklıkent, Fethiye (Muğla)

Saklıkent, Fethiye (Muğla)

Saklı olduğu kesin, ama kent kısmı biraz uydurulmuş. En azından yürüyerek gireceğiniz yerdeki binaların tarihi olduğunu söylemek zor :) Kanyon 18 km derinliğinde dediler. Şöyle bir baktım, en fazla 17,9 km gelir, bu yüzden girmedim. Prensip olarak 18 km altı kanyonlara girmiyoruz, ayrıca su buz gibi. Paramızı verdik, gişeden geçtik.  200-300 metrelik kanyon duvarlarına sabitlenmiş iskeleden yürüdük ve ağaçlar altında bir mini tesise geldik. Çay, kahve, soğuk içecek mevcut. Tuvalet bulunmuyor, kanyon ziyaretini erken bitirmek istemiyorsanız işinizi önceden görün. Kanyonun içi Milli Park olduğu için, nispeten bozulmamış durumda. Dışarıda, eskiden ahşap kerevetleri veya suyun içinde masaları bulunan mekanların yerini, artık koca beton platformlar ve pazar yerini andıran metal çatılarla kapalı garip tesisler almış. Bizim tercihimiz, kanyonun içinde zaman geçirmek yönünde oldu. Öğleden sonra güneş etkisini kaybedince biraz serin oluyor. kapanış saatine kadar bütün zamanımızı burada geçirdik. Su, soğuk olduğu için rafting yapmadık, ayağımızı suya sokmak bile bize yetti. Özellikle yazın Fethiye’ye gelirseniz, sıcaktan bunaldığınız bir gün, Saklıkent Kanyon’u güzel bir kaçamak olacaktır.

 

Saklıkent girişindeki otoparkta kendimize bir köşe bulduk. Sezon harici olduğu için gecelememize de izin verdiler.

 

Kanyona giriş için duvarlara sabitlenmiş tahta döşeli yolları kullanıyorsunuz.

 

 

 

 

 

Tesisin çevresi fokurdayan sularla ve ağaçlarla çevrelenmiş durumda. (Tesisin fotoğrafı yok :) ).

 

 

Kanyon içinde yürüyüşe niyetlenenler kaymayacak bir ayakkabı getirirlerse iyi olur. Ayakkabıyı unutanlar, tesiste satılan ve günde 100 kişinin giydiği plastik ayakkabılardan kiralayarak yola devam edebilirler :)

 

 

Yapraklar daha taze, bu nedenle ışığı biraz geçirerek her yeri yeşil ışık ile renklendiriyorlar.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Kahvaltıdan sonra Salda’ya doğru yola çıkacağız.

 

Sevgiler…