Datça’dan sonra, daha az rüzgar alacağını tahmin ettiğimiz yerlere doğru yola çıkıyoruz. Güzergah üzerinde Selimiye tabelasını görünce hemen sapıyoruz.
İlk nokta, Orhaniye’de bulunan Kızkumu. Koy’un ortasında bulunan yaklaşık 600 metre uzunluğunda ve üzerinde yürünebilen kumdan bir uzantı. Efsaneye göre; Bybassos Kralının kızı sevgilisine ulaşmak için eteğine kum doldurarak körfezi geçmeye çalışmış ve kum bitince boğulmuş (niye geri dönmediği veya körfezi ortadan geçmek yerine, kıyıdan niye dolaşmadığı ayrı bir merak konusu).
Efsanenin ikinci versiyonunda ise; yine aynı kız ve etek başrolde, ama bu sefer kızı korsanlar kovalıyor. Kızın kumları bitiyor ve yine aynı hüzünlü son. Kıssadan hisse. Kral kızı da olsanız yüzme öğrenin.
Kızkumu’na tepeden bakış.
Denizin ortasında görünen kahverengi siluet, Kralın kızının eteğinden dökülmüş. Eteğe bu kadar kum doldurmak için kumda kiminle nasıl bir aktivite yaptıysa.
Fırtına burayı da vurmuş.
Kızkumunun başlangıç noktası.
Kızkumu’nda ki kültür turumuzdan sonra, rotayı Selimiye’ye çevirdik. Selimiye olmuş küçük bir şehir ama yine de keyifli bir yer, biraz yürüyüş yaptık. Ben olta attım (ama balık tutamadım). Yemek yedik vs. Marmaris’ten dolmuşla ulaşım var. Bir uğrayın derim.
Kızkumu’ndan sonra Selimiye yolunda, delikyol mevki.
Delikyol kumsalı.
Selimiye.
Huzur
Selimiye de bize rehberlik eden arkadaş. Çok büyük bir kaza atlatmış ama yine de görevinin başında (Merak etmeyin bakımını yapanlar var durumu iyi).
Marmaris’te festival nedeniyle oyalanınca Datça’ya kışın ortasında ancak sıra geldi. Rüzgarı ile meşhur bir yeri kışın ortasında ziyaret etmek ne kadar akıl kârı diye düşünürken, çok da akıllı işi olmadığını kısa sürede gördük :) Bu bölge neredeyse 30 yıldır görmediği yağışı ve fırtınayı görüyormuş. Bizim kısmetimize Datça’da 80-100 km hızında iki fırtına, bolca yağmur ve birde dolu yağışı düştü.
Datça yolunda adım başı şelaleler oluşmuş.
Doludan arta kalanlar. Dar bir alanı vurduğu için bademler kurtardı.
Dolu, günün ilerleyen saatlerinde sadece kuytularda kaldı.
3-5 gün kalıp, dostlarımızı ziyaret ettikten sonra kaçmayı planlarken, yine bir festival afişine takıldık. 8-9-10 Şubat’ta Datça’da Badem Çiçeği Festivali varmış. Bu sene her gittiğimiz yerde bir festival’e denk geliyoruz,bu festivali görmesek olmaz diye kalış süremizi biraz uzattık.
Akşamı ettik.
Sahildeki arkadaşlarımız.
Böyle sakin durduğunua bakmayın 3 gün sonra kudurdu deniz.
Eski hükümet konağının bulunduğu yarımada.
Bulutlar toplanmaya başladı.
Eski hükümet konağı.
Datça bademi değil, güzel gözlü Akdeniz foku Badem. Adı kaldı yadigar :(
Bulutlar toplandı, toplandı ama bu sefer pas geçti.
Burası ılıca, ılıktan kastettikleri buysa ben girmem bu suya.
Ördek bile kenarda bekliyor.
Ilıcanın suyu sodalıymış (tadına bakmadım)
Çift gökkuşağı. Birinin altından geçince cinsiyet değiştiriliyormuş, ikisinden geçilirse ne olur acaba (deneyen özelden paylaşsın aramızda kalacak)
Keçiboynuzu ağaçlarının arasında başka bir gökkuşağı.
Çok uzun olmasa da sahil boyunca güzel bir yürüyüş yolu var. Şehir içinde bisiklete binmek isteyenler için imkanlar kısıtlı, ama dağ bisikleti yapacakları mutlu edecek iniş çıkışlar bolca var :) Her ayın son pazarı, ikinci el eşyaların satıldığı bir pazar kuruluyor, daha küçük olmakla birlikte diğer pazar günleri de 8-10 tezgahın olduğu bir pazar var.Cumartesi günleri meyve sebze ve giysi alabileceğiniz normal bir pazar var. Değişik otlar alıp denedik, özellikle dallama diye bir ot çok hoşumuza gitti. Dallama yabani büyük papatyanın sürgünlerine verilen isim (güzelim papatya ya dallama diye isim vermekte bayağı yaratıcılık gerektiriyor :) ). Kasaplarda çok güzel sucuklar var. Yıllardır sanayi tipi sucuk yemekten ağız tadımızı kaybetmişiz (tekrar bulduk). Çarşı içinde bir karadenizliyi bile tatmin edecek porsiyonda hamsi tava yapan güzel balıkçılar var. Araba kullanmadan çevreyi gezmek isterseniz bir çok köye ulaşım mümkün. Can Yücel’in son 10 yıllını geçirdiği Eski Datça’yı mutlaka ziyaret edin.
Eski Datça’da eski bir kapı.
Can Yücel sokak.
Can Yücel’in evinin kapısı. Bu ev hala yaşayan bir ev ve Müze değil. Kapının fotoğrafını çekip sessizce devam edin.
Pencere güzeli.
Genellikle kışın gittiğimiz her yerde bize gönüllü rehberlik edecek arkadaşlar buluyoruz. Ne yemek ne su, istedikleri tek şey sevgi.
Eski küreklerden yeni bir kapı. Renkler biraz aykırı olsada güzel olmuş. Elektirik direğini boyayan arkadaşın boyumu kısa, boyamı bu kadar bilemiyorum.
Bir oda, bir sofa.
Datça yollarını arşınlamaktan sıkılınca Palamutbükü’ne kaçtık. İkinci fırtınaya da burada yakalandık. Dalgalar mendireğin tepesinden aştı, ağaçları söktü, yolu çökertip denize kattı. Yine de Palamutbükü keyifli bir yerdi, zaman varsa gitmekte yarar var. Knidos’u daha önce gördüğümüz vede karavanla o yola girmeyi gözümüz yemediği için gitmedik.
Mendireğin içine park ettik. Az rüzgar alan güneşli sakin bir nokta.
Deniz manzarası ve kuymak.
Sabah gün doğumu (fırtınadan bir gün önce).
Güzel bir sahil.
Bu sakinlemiş hali, gece kudurdu. Ağaçları söktü, mendireğin üstünden aştı, tekneleri birbirine çaktı.
Bir kaç saat sonra fırtına nedeniyle bu çardak yerle bir oldu.
Kalış süremizi uzatma nedenimiz olan festival, cuma günü konserler ve yağmurla birlikte başladı :) Ağırlıklı olarak Datça ürünlerinin satışa sunulduğu stantları dolaştık, konserleri izledik ve küçük bir şarap imalathanesinin turuna katıldık. Ama hevesle beklediğimiz badem çiçeklerinin şöleni havaların biraz sert gitmesi nedeniyle umduğumuz gibi olmadı. Artık badem çiçeği fotoğrafını başka bir yerde çekeceğiz.
Festival sırasında katıldığımız bir şarap imalathanesi turu.
Duvarlarda ödüllü şaraplar var.
Meşe fıçılarda keyif çatan şaraplar.
Şarap bağları.
Bağın sınırlarındaki bademler çiçek açmıştı.
Açılış
Datça kent konseyi halk oyunları.
Grup Hayyam.
Datça koro evi mandolin korosu.
Can Akşahin
Gypsy Swing İlker ve Yunus EmreBetçe sanat merkezi korosu.
Muğla-Ören’de yapılan hedef yarışmasından sonra, sonbaharın son sıcak günlerini de tamamlayarak, Güneye olan göçümüze devam ediyoruz. Akyaka’da bir kaç günlük kısa bir moladan sonra, aralık ayı başında Marmaris’teyiz. Aslında buraya gelmek biraz korkutuyor. Marmaris denince aklımıza kalabalık, sıcak ve karmaşa geliyor. Şehre girmeden önce tepede durarak seyir terasından manzaraya bakıyor ve sıcak çaylarımızı yudumluyoruz. Çaydan mı? yoksa, güneşli güzel havadan mı? bilinmez Marmaris artık o kadar da korkutucu gelmiyor. Merkeze yakın bir nokta bulamayacağımız düşüncesi ile rotayı İçmeler tarafına çeviriyoruz. Sahilde denize yakın güzel bir konumda park ederek, gecelemek için hazırlıklara başlıyoruz (bu yazı temel olarak Yeni Yıl Festivali ni kapsayacağı için, İçmeler ve Marmaris yazıları daha sonra :) ).
İçmelerde bir gece konakladıktan sonra, Festival afişlerinin cazibesine kapılarak, Marmaris’te park edecek yer bulmak için Pınar bisikletle, ben karavanla merkeze doğru hareket ediyoruz. Kısa bir araştırmadan sonra, çok yakın olmasa da sakin bir nokta bularak yerleşiyoruz.
Marmaris Yeni Yıl Festivali 1-31 Aralık tarihleri arasında yapılıyor. Etkinliklerin neredeyse tamamı ücretsiz ve halka açık. Konserlerin çoğu 19 Mayıs Meydanın’da kurulan sahnede gerçekleştiriliyor. Yerli ve Yabancı birçok ekip, Marmarislilerin güzel zaman geçirmesi için ellerinden geleni yaptılar. Marmaris’in farklı ülkelerdeki kardeş şehirleri kardeşlerine destek için ekipler göndererek festivale ayrı bir renk kattılar. Hala kültürel faaiyetlere bütçe ayırabilen belediyeler de, folklor ekipleri veya müzik grupları ile katıldılar. Ayrıca Çin, Tataristan, Nepal, Ukrayna ve Rusya’dan gelen ekiplerin yanı sıra yerel birçok ekip te şehirlerine destek için festivalde yer aldılar.
Ukrayna ekibinin minik dansçıları
Miniklerin ardından ablaları da güzel bir gösteri sundu.
Kalabalığı görünce biraz heyecan yaptılar. Ama gösteri başlayınca herşey yoluna girdi :)
Ege olurda Efesiz olur mu ?
Efe bol :) Bayındır Belediyesinin Ekibi sahnede.
Nepal’den gelen grup
Nepal ekibinden farklı bir gösteri.
Nepal ekibi
Çin Jinan Lv Opera House. Bu ekibin konserini izledik ama tiyatro gösterisini kaçırdık :( artık seneye :)
Tataristan’dan Opera Sanatçısı Elvira Gimatdinova.
Ukrayna’dan Gaivocka Dans Grubu
İsimleri dans grubu ama, sadece dans etmediler konser de verdiler.
Ateşimiz de var.
Marmarisli grup’tan dans gösterisi.
Ekip sahne kıyafetlerini giyince ortam değişti :)
Sadece efeler yoktu.
Her gece başka bir eğlence :)
Bu küçük çift geçen sene Türkiye altıncısı olmuş.
Sokak dansı.
Güzel bir gruptu ama ismini hatırlamıyorum.
Ayaz Ata teftişte, ama arkasında kimler var farkında değil .
Ekip Ayaz Ata’yı solladı.
Mola zamanı.
Türk Sirkinden kumaş dansı.
Bu hareketleri geçtim 2 metre çıkmak bile büyük iş.
Kumaş dansı.
Türk Chopper Marmaris Şubesi. Avanguard Rock Grubu Sahnede.
Avanguard
Yağmur, fırtına herkes bir köşeye kaçtı ama kameramanımız görevinin başında.
Türkiye’nin tek kadın mehteran takımı olan; Aydın Belediyesi Kadın Mehteran Takımı. Bu işi sadece erkeklerin değil, kadınların da yapabileceğini görmek açısından güzeldi.
Belediyenin temizlik görevlilerinin oluşturduğu grup, atık malzemeler ve temizlik ekipmanlarını kullanarak harika bir konser verdi. İşlerinde gösterdikleri hassasiyeti, konser verirken de sürdürdüler. Temiz Ritimler Grubuna çok teşekkürler:)
Tataristan’dan gelen Ayaz Ata ve Kar Kızı, Noel Baba’nın ilk nereden çıktığını görmek açısından öğretici oldu. Noel Baba yı Batı özentisi olarak görenlerin, biraz da aslında kim olduğumuzu ve nereden geldiğimizi hatırlamasında yarar var.
Soldaki Tataristandan gelen Ayaz Ata, yanında ki Kar Kızı. Kırmızılı olan Noel Baba, Sağdaki Marmaris’li Ayaz Ata. (Ayaz Ata geldiği için mi bilinmez ama, Marmaris gerçekten soğuktu :) ).
22 Aralık’ta Nardugan/Nartugan bayramını ateş yakarak ve Akçaağaca kumaş parçaları bağlayarak kutladık. “”nar” kelimesi güneş anlamına geliyor “dugan/tugan” kelimesi tahmin edeceğiniz üzere doğan demek. İnanışa göre, 21 aralıkta gece ve gündüz savaşmaya başlar, gece boyu süren savaşın ardından, güneşin zaferi kazanmasıyla, 22 aralıkta gündüzler uzayıp geceler kısalmaya başlar. Türkler Tanrı Ülgen’e güneşi tekrar verdiği için dua eder ve yeryüzünün tam ortasında olduğuna inandıkları hayat ağacı (Akçaağaç) altında bu bayramı kutlarlar, duaları Tanrı Ülgen’e gitsin diye ağacın altına hediyeler koyup, dallarına bantlar bağlayarak o yıl için dilekler dilerler. Buradan da Yılbaşı çamı ile ilgili bir çıkarım yapılabilir sanırım :)
Ayaz Ata Hayat Ağacı nı beklliyor.
Nardugan/Nartugan ateşi yandı. Huzurlu ve sağlıklı bir yıl dileğiyle.
Bakarken insan büyüleniyor, ateş farklı bir şey.
1 ocak 2019 Hayatağacının üzerindeki dilekler ve umutlar sahilde yeni yerinde rüzgarda dalgalanıyor.
Festival için biraz erken gelerek, geçit törenini izlemek lazımmış kaçırdık :(
Aralık ayı Marmaris için biraz yağışlı ve soğuk geçmiş. Ama biz kötü havaya rağmen bütün etkinlikleri keyifle izledik.
Marmarislilerin etkinliğe katılımı biraz azdı. Bu kadar farklı Grubun katıldığı, böylesi bir organizisyonda daha büyük kalabalıkların olmaması bizi biraz üzdü :(
Marmaris ziyaretimiz, yeni yıl festivali nedeni ile düzenlenen etkinliklerin çevresinde geçti. Ama ara sıra da olsa çevreyi gezdik :)
Marmaris’e tepeden bakış
Marmaris’te adım başı akarsu var. Sanki Venedik.
Sokak hayvanları ile İnsanların ilişkisi sıcak ve dostane. Böyle olunca gereksiz gerginlikte çıkmıyor :)
ilk gelişimizde, şehir içinde yer bulamayacağımız korkusuyla, İçmeler’de 2 günlük kısa bir mola verdik. Sonra merkeze daha yakın bir yer bulunca, İçmeler’e kısa ziyaretler yaptık, sevdik burayı.
İçmeler kışın tam bir emekli yeri. Ses, seda yok. Marmaris‘e kadar uzanan yürüyüş ve bisiklet yolları ile 10 bin adım meraklıları için güzel bir alternatif.
İçmeler’deki sakinlikten sıkılırsanız Marmaris’te gece hayatına akabilirsiniz. Nerede aktığınıza dikkat edin çay 1- 4 TL arası, sahilde oturup bira içmek isterseniz 10-20 TL arası :)
Birkaç tek attıktan sonra, güvenle açılabileceğiniz bir tekne.
Marina çarşısı.
Sabah, hava yine bulutlu ama manzara süper.
Her mevsim, her yerde müzik.
Kalenin çevresindeki eski sokaklar.
Beklemekten taş olmuş, umarım buna değer.
Bazıları aradıklarını yıllar önce bulmuş
Marmaris’in en güzel yanı, bütün şehri kapsayan bisiklet yolları (dağlarda da bisiklet parkurları varmış ama o rotaları test etmedik). Belediye Başkan yardımcılarından birisi bu işe çok emek vermiş, iyi ki vermiş.
Ayrıca Marmaris’te yaya geçidine adım attığınızda neredeyse tüm araçlar durup yol veriyor. Şimdiye kadar gezdiğimiz hiç bir yerde böyle saygılı sürücüler görmedik. Yazın büyük şehirden gelen usta sürücüler!!! bu inceliği gösteriyor mu? bilinmez.
Kimi, tatilde bir balık tutup anılarına ekleyecek.
Kimi ise, hayatı için mücadele edecek
Ağdan mı çıktı? Oltaya mı geldi? Bilinmez :)
Karavan’ı merkeze biraz uzak bir konumda park ettiğimiz için, günde 7-18 km arası yürüyüş yaptık (filinta gibiyim, ne kilo kaldı ne kolestrol :) ).
Sinema salonları var. Pınar sinemaya gitti, ben yine yürüdüm.
Arada sahilde olta attım, balık yok. Yine yürüdüm.
Ege’ye sıcak ve güneşli bir kış için gelmiştik, o kadar çok yağmur yağdı ki, teknede olsak suyla daha az temas ederdik. Son 30 yılın en yağışlı havasına denk geldik.
Yağışlardan aküler tam dolmadı. Aylar sonra bir kamp (Çubucak) alanına girip, şebekeden destek almak zorunda kaldık. İyi oldu, güzel bir yermiş. Burada da yağmur yedik :)
İlerleyen saatlerde hava açtı :)
Kamp alanında bizden ve görevlilerden başka kimse yok. Pınar’a kampı kapattım :)
Akşam, umarım yağmaz.
Ateşi özlemişiz.
Kestane almayı unutmuşum :)
Marmaris Kalesi ve Müzesi güzel bir soluk oldu. Küçük bir alan ama, bir kaç saat zaman geçirmek için hoş bir yer.
Farklı anforaları tek bir karede görme şansınız var.
Yağmalardan arta kalan eserler müzede dört farklı salonda sergileniyor.
Kimbilir heykelin geri kalanı nasıldı :(
Çanak çömlek.
Şöyle bir heykel yapmak için neler vermezdim.
Bu obje 2 cm çapında ve cam.
Mini boğa sürüsü :)
Kale manzarası.
Kalenin içi.
Kaleden Marmaris.
Kale çok büyük değil fazla hayal kurmayın. Ama sakin ve güzel bir yer.
Kale kuşatılmış durumda :(
Kaleye çıkarken eski güzel sokaklardan geçiliyor.
Tünelin sonu çıkmaz yol, yine de girin :)
Dar sokaklar.
Eski Marmaris sokakları.
Kapı güzel. Eskiden de böylemiydi bilinmez.
Kedi bile kış modunda.
Eski sokakların eski sakini.
Perşembe ve pazar günleri kapalı pazar yerinde farklı ürünler bulabileceğiniz güzel pazarlar kuruluyor.
Haftasonu bazı okullarda kermesler oluyor. Denk gelirse uğrayın.
Marmaris’te araba kullanmak zorunda değilsiniz. Her yere dolmuşla ulaşmak mümkün. Bisiklette olur :)
Kitesurf meraklıları için kışın Marmaris sahili güzel bir mekan.
Yazın nasıl olur bilemem ama kışın Marmaris’e tekrar gelinir.
2018 yılı bizim için paraşütler eşliğinde geçti. Fethiye-Ölüdeniz Hava Oyunları’ndan sonra, Milli Takım seçmelerinin yapılacağı Milas-Ören’e tekrar geri dönmeye karar verdik. Hedef Şampiyonası nın ev sahipliğini ve organizasyonunu, ÖRDOST Derneği yapıyor. Yarışmada amaç, 32 cm çapında bir dairenin tam ortasına basmak ve yarışmada en az ceza puanı almak. Hedeften uzaklaştıkça, aldığınız puanlar sizin ödül kürsüsüne olan mesafenizi belirliyor :)
İzleyici olarak geldiğimiz organizasyonda, hedefe inen yarışmacıları kayda alma görevi verilince en ön sıradan yarışmayı izleme şansına sahip oldum :)
Alatepe kalkış pisti.
İniş alanı, sağ tarafta bulunan mendireğin yakınında.
Hakem çadırları ve iniş alanı.
Hedefe yaklaşan bir yarışmacı.
Hedefin ortasında bulunan elektronik sayaç, 0-16 cm arası puanları, pano da otomatik olarak gösteriyor. Daha uzak noktaya inenleri ise, Hedef Hakemleri tespit ederek, metre ile ölçüm yapıyor. Ören’de yapılan yarışma 3. ve son ayak olduğu için, Hava Federasyonu Milli Takımı nın belirlenmesinde çok önemli. Biraz rekabet, biraz çekişme, ama tartışma ve gerginlik olmadan 2 günlük keyifli bir etkinlik oldu. Herkes farklı taktiklerle, servis tabağı büyüklüğündeki hedefe tam ortadan dokunmak için elinden geleni yaptı. Yine de, yarışmada bence en büyük mutluluğu yaşayan, bir bayan yarışmacı oldu. Bu tip bir yarışmaya ilk defa katılan bu sporcu, 3 metre çapındaki hedefin kenarına inince “0” noktasına inen diğer yarışmacılardan daha fazla mutlu oldu :)
Kolay gözüktüğüne bakmayın çok zor çook.
Acaba “0” noktasını buldu mu ?
“0” noktasına basınca, kulak tırmalayan, tiz bir ses çıkıyor. Bu sesi 2-3 kişi çıkarabildi.
Hedefe yaklaşan bir yarışmacı.
Uzak göründüğüne bakmayın az sonra hedefte.
Her uçan hedefe konacak diye bir şey yok :)
Ödül töreni hazırlıkları.
Mutlu 3 kişi :)
Leyleği havada görmek, seneyi gezerek geçirmek demektir. Zaten geziyoruz, üstüne üstlük bir sürü uçan insan da gördük, bakalım 2019 nasıl geçecek :)
Ölüdeniz’e gelme nedenimiz “Fethiye-Ölüdeniz 19. Hava Oyunları”. Ama gelmişken biraz da çevreyi gezelim dedik :) Havayla oyun olur mu demeyin oluyormuş. Son hava bükücülerin ustaları burada. Çift kişilik (tandem) yamaç paraşütleri ile havalanıp, sonra rahat koltuklarını terk ederek kendilerini boşluğa bırakan bu arkadaşlar, yere 200-300 metre kala paraşütlerini açıyorlar. Havadan sürekli açılan paraşütlerin sesleri, yerden de çığlıklar geliyor. Tek kişilik yamaç paraşütleri, motorlu paraşütler ve maket uçakların gösterileri de nefes kesiyor. Bu görüntüleri tam olarak sizlerle paylaşmak mümkün olmadı. Eldeki ekipmanların hızı, bu arkadaşlara yetişmiyor. Ama seneye gelip kendiniz görebilirsiniz. Normal ticari uçuşların dışında, yaklaşık 1.000 adet kayıtlı katılımcının olması nedeniyle, havada sürekli bir hareketlilik ve aksiyon var.
Havada oyun yapmak için önce havalanmak lazım. 1.965 m pisti .
Havalanmadan önce Take Off diye bağırıyorlar (kısaca çekilin. Yoksa, önüme geleni götürürüm demek :) ).
Pistte hep bir hareketlilik var.
Hava oyunlarının haricinde sadece uçmak için gelen arkadaşlar da var. Siyah kasklının öyle havalı havalı selam verdiğine bakmayın, onu uçuracak olan beyaz kasklı arkadaş :)
Her uçan arkadaşın, bir de inecek yere ihtiyacı var tabi.
Günde nerdeyse 2.500-3.000 uçuş yapılıyor. Havada hep bir hareketlilik var.
Yürüyüş yaparken havayı da kollamakta yarar var. Tepenize paraşüt inebilir :)
Türk Hava Kurumu’nun gösteri uçuşlarından.
Türk Hava Kurumu’nun bayrakla ve dumanla yaptığı gösteri.
Günbatımında bile uçuşa devam.
Hava oyunları sonrası sakin bir gün. Tek – tük paraşüt var.
Karavan ın manzarası süper. Kahvaltı masasından hava oyunlarını seyrediyoruz.
Hava oyunları dediysek, sadece havaya bakmadık.
Bir otelin arka bahçesinde bulunan tarihi mekan. Kimbilir kaç tanesi otellerin temellerinde gömülü kaldı.
Havaya bakmaktan boynu tutulanlar için, bir çok seçenek bulunmakta. SUP bord (stand up paddle bord yani; ayakta kürekli surf) ile Ölüdeniz’in içlerine kadar gittik ( ama iki kişi binince oturarak kürek çektik :) ).
Ölüdeniz içleri.
Mola zamanı. Kürek çekmek mi yoksa dengede durmak mı daha yorucu bilemiyorum :)
Kano ile Kelebekler Vadisi seferi de çok keyifli bir tur oldu. Yanında deniz araçları olmayanlar ise tur alarak bu aktiviteleri daha az eforla gerçekleştirebilirler.
Ölüdeniz’e bizim gibi kanoyla gidebilirsiniz veya arkada görünen korsan gemisi ile giderek, eller havaya şeklinde bir tur a katılabilirsiniz. Ellerinizi nasıl kullanacağınız size kalmış biz kürek çekmekte kullandık :)
Kelebekler vadisinde sakin bir noktaya yanaştık.
Şansımıza yolculuğu güzel bir havada yaptık.
Rota üstünde, güzel bir mağara da var.
Farklı kaya oluşumları.
Mağara
Tekne turunda mağaraya yüzerek girmeniz gerekiyor. Tabi sadece kano olması yetmiyor. Bir de size rehberlik edecek bir dostunuzun olması lazım :)
Kanolar için park alanı.
Kelebekler vadisi içleri. Kelebekler yok, sezon bitmiş.
Minik çağlayan :)
Vadi içleri.
Ayağım yere bassın, ne havadan ne denizden giderim derseniz, Faralya Minübüsleri ile Faralya sırtlarından da Kelebekler Vadisini görmeniz mümkün.
Faralya’dan kelebekler Vadisi.
Faralya’dan kelebekler Vadisi. Tur tekneleri uzaktan görünüyor. Ama müzikleri bu mesafeden bile duyuluyor.
Vadi manzarası eşliğinde Nar keyfi.
Oturduğunuz yere dikkat edin. Bu derinin sahibine rastlayabilirsiniz.
Faralya
İlginç kaya oluşumları.
Bir tutam toprağın olduğu her yerde, hayat yeşeriyor. Bu ağaçlar nerdeyse 8-10 m yüksekliğinde ağaçlar.
Buraya kadar gelmişken Kaya Köy’de ziyaret edilmesi gereken bir yer. Tarım arazilerini heba etmemek için, yamaçlara bin bir emekle yapılan bu güzel yapılar, yeni gelen insanların yokuş çıkmak istememesi sonucu, tarım arazilerine yerleşmesiyle terk edilmiş durumda. Bakımsız ve kaderine terk edilmiş olmasına rağmen (umarım restore edeceğiz derken betonarme yapılar ile doldurmazlar) hala keyifle gezilecek bir yer. Kayaköy’e Fethiye’den her yarım saatte bir dolmuş seferleri var.
Kayaköy
Kayaköy
Kayaköy
Kayaköy (Eski adı Levssi) 14. Yüzyılda Likya uygarlığından kalan kalıntılar üzerine kurulmuş
Kayaköy
Kayaköy
Çık çık bitmiyor.
Hava yağışlı, en azından terlemiyoruz :)
Tepeden genel bakış. Küçük bir kilisenin olduğu bu noktaya çıkarsanız denizi görme şansınız da var.
Evlerin bir çoğunu ağaçlar ele geçirmiş. Doğa kendisinin olanı geri alıyor.
Yukarıdan yukarı Kiliseye bir bakış
Kayaköy
Kayaköy
Kiliseye giden dar sokak
Yukarı Kilise
Yukarı Kilise
Her tarihi mekanda olduğu gibi burada da kazınmadık duvar kalmamış.
Kayaköy
Kayaköy
Bacaların ve ocakların çok küçük bir kısmı sağlam kalmış.
Tepede ki küçük kilise
Kayaköy
Ocağına incir ağacı dikmek böyle bir şey olsa gerek.
Kayaköy sokakları.
Kayaköy
Kayaköy
1988-89 yıllarında geldiğimiz bu bölge, Kelebekler Vadisi hariç biraz hayal kırıklığı oldu. Ölüdeniz tam bir para tuzağı olmuş durumda. Ayrıca, her yer beton yığını haline gelmiş. Bu saldırıdan en az yarayı Kelebekler Vadisi almış. Umarım bununla kalır.
Not: Yazılar biraz aksadı. Bilgisayarım arızalandı. 3 sefer tamire gitti, ama hala sorunlu. Artık dizüstü değil masaüstü bilgisayarım var :( bu da yazı yazma işini sekteye uğrattı.